Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vergilius’un Ölümü

Hermann Broch

Vergilius’un Ölümü Gönderileri

Vergilius’un Ölümü kitaplarını, Vergilius’un Ölümü sözleri ve alıntılarını, Vergilius’un Ölümü yazarlarını, Vergilius’un Ölümü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlar arasında hemcinsini aşağılama eğiliminde olmayan kimse yoktur ve aşağılanışın kendini adsız ve tarifsiz bir şekilde hep yeniden açan ve kapayan kargaşası içinde, insanoğlunun insan olabilme konusundaki kendi yetersizliği, ona bağışlanmış ama taşımayı başaramadığı bir saygınlığa ait kaygıları uyuklar.
Truva savaşından Roma'nun kuruluşuna giden mitsel hikayeye selam çakış
Her şey ona özgüydü(Vergilius'a), her şey ona eklenmişti, onundu, hem de daha en baştan sonsuza kadar sürecek bir eşzamanlılık niteliği ile nasıl ona ait idiyse öyle, ve çevresinde yanan, Troyaydı, çağların asla sönmeyecek olan yangınıydı, ama o, yangınların üzerinden süzülüp giden Vergilius, evet, o, Ankhises'ti(Aeneis), hem kör hem de görendi, tanımlanabilmesi imkânsız bir hatırlamanın gücüyle aynı zamanda hem çocuk hem de ihtiyardı, oğulun omuzlarında(Roma'nın) taşınmaktaydı, kendisi, dünyanın şimdiki zamanıydı, Atlas'ın omuzlarında, devin omuzlarında taşınıyordu.
Reklam
bu acımasız öbür dünya, bütün sıradan bugünleri dünyalar kadar arkasında bırakmıştı ve olağanüstü bir iktidarı temsil eden, parlak hedefin anlık şimdiki zamanından başkaca bir şey tanımıyordu
Nesin sen Broch?! Kimsin diyemiyorum.. Çünkü insan olmaktan uzak gibisin..
Kimdeydi karar verme yetkisi?! Ah, evet, kitleye, onun hareketlerine bir defa bu kadar saplanıldıktan sonra artık verilebilecek herhangi bir karar yoktu ve karar verilmesi için çağrıda bulunmak isteyen ses kendini nefesten kurtaramıyordu; ses, kör olmuştu!
Bunca büyük bir umuda karşılık cevaplar ucuzdu, seslenişler, kışkırtmalar ucuzdu, ama buna rağmen her defasında kitlenin içinden, bedenlerin içinden, ruhların içinden bir sarsıntıdır geçiyordu; boğa kadar güçlü, ahlaksız mı ahlaksız, karşı konulamaz, ortak hedefe yönelik, sıkılmış bir yumruk gibi yoğun bir gümbürtü ve tepinme, hamle üzerine hamleyle alevler içersindeki bir hiçliğe atılıyordu. Ve yine sıkılmış bir yumruk kadar yoğun sürü kokusu, meşalelerin dumanıyla ağırlaşmış olarak, başların üzerinde dalgalanıyordu, duman yakıcıydı, solunabilmesi imkânsızdı, öksürtücüydü, boğucuydu, tembel tembel, tabaka tabaka birbirlerinin üstüne yığılmış kalın duman bulutları hareketsiz havanın içersinde öylece kalakalmıştı; evet, cehennem sisinin ağır, parçalanamaz, içine sızılamaz tabakalarıydı bunlar, cehennem sisi- nin tavanıydı! Buradan artık hiçbir çıkış yok muydu? Kaçış imkânı yok muydu?
her şeye rağmen, seslerdeki anaç güç yetmemiş miydi oraya ebediyen bağlamaya? Bu seslerdeki bilgileri, çekime kapılmış ola- nı tekrar serbest bırakmalarına yol açacak kadar eksik ve derme çatma mıydı? Ah, kendisi doğuş olan ve bundan dolayı yeniden doğuş hakkında hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şey bilmek istemeyen annenin zayıflığı; doğumun geçerli olabilmek için yeniden doğuşa ihtiyaç duyduğunu, ama her ikisinin de, yani doğumun da, yeniden doğuşun da, yanlarında Hiçlik yer almasa, Hiçlik, ebedi ve değişmez son dölleyici olarak arkalarında durmasa geçerlik kazanamayacağını kavrayamayan annenin zayıflığı; evet, ancak olmak ile olmamak arasında bulunan ve mırıldanan bir suskunluğa bürünmüş bir yakınlığın oluşturduğu bu kopmaz bağın, sonsuzluğun, özünde insan ruhunun özgürlüğü demek olan büyüklükten kaynaklandığını kavrayamayan zayıflık; o ruhun hakikatin ta kendisi olan sonsuzluk şarkısı; delilik ürünü bir yanılsama veya büyükleniş değil, fakat insanoğlunun hiçbir kötücül alayla küçümsenemez kaderi, insanın bahtının o korkunç ihtişamı -
Reklam
Vergilius, hep kendi tarlalarının sımırlarında gezinmiş, her zaman kendi hayatının smnırboylarında kalmıştı; huzur nedir bilmeyen bir insan; ölümden kaçarken ölůmü arayan, eser vermek isterken eserden kaçan biri; bir âşık, ama yine de hep kovalanmaya yargili, gerek ic gerekse dış dünyanın tutkuları arasında yolunu kaybetmiş, kendi hayatına sadece konuk olabilmiş biri. Ve bugün. neredeyse būtūn güçlerinin sonuna vardığı noktada, kaçışının ve arayışımın sonunda, tam kendi kendinin üstesinden gelmişken ve ayrılmaya hazırken, böyle olabilmek için kendini aşabilmişken ve son yalnızlığı da üstlenmeye, iç dünyasında bu yalnızlığa uzanan yolda yürümeye artlk hazırken, kader onu bir defa daha eline geçirmiş, yalınlğı, köklerine dönmeyi, ic dünyayı ondan bir defa daha esirgemiş, dönüş yolunu yine değiştirmiş, bu yolu dış dünyanın alacasına doğru saptırmış, bütün hayatını gölgelemiş olan kötülüğe geri dõnmeye zorlamıştı Vergilius'u; sanki artlk kaderin Vergilius için saklı tuttuğu tek bir yalınlk kalmıştı - ölmenin yalınhığı.
Sayfa 3 - İtahki Yayınları
…söz, evrenin üzerinde, boşluktaydı, Hiçliğin üzerindeki boşluktaydı, anlatılabilenin ve anlatılamayanın ötesindeki boşluktaydı ve dalgaların sesi tarafından bastırılmış, dalgaların sesine hapsedilmiş olan Vergilius, evet, o da sözle birlikte boşluktaydı fakat öte yandan söz tarafından sarıp sarmalandığı ölçüde, akıp giden tınılara katıldığı ve onlar benliğine katıldığı ölçüde söz daha bir erişilmez ve büyük, daha bir ağır ve kaçıp gidici oluyordu, boşlukta bir denizdi, boşlukta dalgalanan bir ateşti, deniz kadar ağır ve deniz kadar hafifti, buna rağmen hâlâ sözdü: Vergilius, onu alıkoyamıyordu ve alıkoymak hakkına da sahip değildi; söz onun için anlaşılmaz bir dile getirilemezlik hâliydi, çünkü dilin ötesindeydi.
Sayfa 539 - Hava — Eve DönüşKitabı okudu
Söz, sevecen bir bilme eylemiyle yüreğin ve düşüncenin hasretini büyük bir ortaklık için içine alıyordu, kendi gerekliliğinin gücüyle kendisi bir boşuna olmayışa dönüşüyordu.
Hava — Eve DönüşKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.