Verlaine ise her zaman için sadece bir insandı hatta “kendi kalbinin günahlarını saymayı” bile bilmeyen zayıf bir insan. Ancak tam da bu kişilik eksikliği çok nadir bir şeyi doğurdu: tamamıyla ve sadece insanı.
Bu yüzden hayatı dengeyle yükselen bir düzlemden değil, nihayetinde büyük bir yorgunlukla son bulan baş aşağı düşüşler ve felaketlerden, yükselmelerden ve şekil değiştirmelerden oluşur.
şiir hokkabazları arasında kaide olan tüm formüllerin temeli bu şiirdedir.
Müzik her şeyden önce gelir
Bunun için de tercih et tekli mısrayı
Ki havada ağırlıksız süzülür o
Başka biçimlerden uzak dur
Kelimelerini seçerken özgürsün
Kaçınma bir parça hatadan da
Gri şarkıdan daha güzeli de yoktur
Onda beyaz da vardır siyah da
Tüllerin ardından belirsin güzel gözler,
Titresin öğlen vaktinin gün ışığı,
Sıcak bir sonbahar gökyüzüne,
Dağılsın yıldızların parlaklığı!
Nüans yeniden gelsin istiyoruz,
Bu renk değil, renklerin arasındaki bir gölge!
Ah, böylece bir araya gelebilir
Rüya hayalle ve boynuz flütle!
Paul verlaine
Alışkanlıkların ve hayatını üstesinden gelebilirdi çünkü onlardan nefret ediyordu; kötülüğü güçsüz bırakabilirdi, çünkü pişmandı; şansa köprü kurabilirdi, ama alın yazısında değiştiremezdi, algılanamayan şeylere karşı olan savaşı da kazanamazdı.
Kuşkusuz bu satırlardaki bir şekilde şiirsel ifa de tarzının ardına gizlenmiş bazı kelimeler, modern empresyonist lirik şiirin temel kavramlarıyla uyum içindedir. Fransa asla saf duygusal şiirlerin memleketi değildi. Fransızlarda çok fazla biçim duygusu, gözü keskin, neredeyse matematiksel akıl yürütmenin bol miktarda zevkle karışımı vardır ve bu özellik onları, her şiirin duygusal içeriğinde veya muğlak ifade biçiminde bulunması gereken mistik unsurları, mantığa çevirmeye yöneltir. Goethe, ölçülemez olanı tüm şiirlerin malzemesi olarak açıklamıştır, ama Fransızlar arasında ölçülemeyenleri pozitivist düşünce alışkanlığının çözümünde belirginleştirme eğilimi her zaman sezilemez biçimde ihanete uğramıştır. Dize ve biçime karşı hissedilenler her zaman şeffaftır Onlar için şiir sanatı mimarlıktır, önsezi onların entelektüel formülü dür, kavramların mermeri onların şiirinin malzemesi dir ve uyak da harçlarıdır.
Aşk, din ve şiir, aynı gerçeğin, her asil ruhu doyuran ifadeye duyuran açtığı üçlü ifadesi değil midir? Bu üç yaratıcı dürtü, tüm dünyevi duyguları kendinde toplayan Tanrı'ya doğru yükselir.