Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Virginia Woolf

Mina Urgan

Virginia Woolf Gönderileri

Virginia Woolf kitaplarını, Virginia Woolf sözleri ve alıntılarını, Virginia Woolf yazarlarını, Virginia Woolf yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölüm bir meydan okumaydı. Ölüm bir iletişim kurma çabasıydı… Ölümde bir kucaklama vardı… Şimdi ölmek, şimdi çok mutlu olmak demekti.
Kendi sesimle bir şey söylemeyi kırkında öğrenmeye başladım.
Reklam
“Önemli olan yaşamdır, sadece yaşam… Keşfetme süreci, o sonsuz bir süreç.”
Ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin. Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların.” Onları her daim sevgi ve hayranlıkla anıyorum.
“Bir kadın olarak benim ülkem yok. Bir kadın olarak kendime bir ülke istemiyorum. Bir kadın olarak benim ülkem bu dünya.”
Newcastle Düşesi Margret’in dediği gibi, “ Kadınlar, yarasalar ya da baykuşlar gibi yaşar, hayvanlar gibi çalışır ve kurtlar gibi ölürler.”
Reklam
“Düşünüyordum: Geleceksiz yaşıyoruz. Acayip olan da bu. Burunlarımız kapalı bir kapıya dayalı.”
Yazmadan yaşayabilmesinin ise yolu yoktu. Çünkü ancak yazarak benliğinin paramparça olmasını, sürekli delirmesini engelleyebiliyordu: Benliğimin bileşimi ancak yazmakla düzenlenebiliyor... Yazmazsam, hiçbir şey bir bütün oluşturamıyor... Yazmazsam hiçbir şey gerçek değil, diyordu güncesinde.
Özellikle bir kitabını bitireceği sırada, delirmeye yakın bir gerginlik yaşıyordu. Kitap yayınlandıktan sonra da, olumsuz karşılanacağı paniğine kapılıyordu. Yüzüm kızarmadan, ürpermeden, saklanmak istemeden, kendi yazdıklarımı basılmış olarak görmeye dayanabileceğim zaman gelecek mi? Diye soruyordu kendi kendine.
Bilinç akımını süzüp ayıklar, bazı şeyleri seçer, bazılarını ele almaz. Kişilerinin iç dünyasına o an ışık tutan, ancak anlamlı düşünceleri ve duyguları iletir bizlere. Bütün bunlardan ötürü, Virginia Woolf’un yazdıkları geleneksel roman kavramından öylesine uzaktır ki, bunlar gerçekten roman mıdır diye düşünenler olmuştur belki de. Böyle düşünenlerin hakkı da vardır. Çünkü bildiğimiz kadarıyla ömründe şiir yazmayan Virginia Woolf’un romanları, romandan fazla şiire benzer.
Reklam
Virginia Woolf, romanın yalnız içeriğinde değil, tekniğinde de büyük değişiklikler yaptı. Onun romanlarında “görüş açısı” denilen şey yoktur. Olup bitenler, ne her şeyi önceden bilen yazarın kendisi tarafından, ne de modern romanlarda olduğu gibi, yazarın seçtiği ve anlatıcı rolünü üstlenen biri tarafından yorumlanır.
Virginia Woolf, bu binlerce izlenimi mantıklı bir sıraya koyup, düzenlemeye kalkmadan, olduğu gibi okuyucularına yansıtmak ister. Gerçekçi romancılar gibi yaşamın bir fotoğrafını çekmek değildir amacı. Post-empresyonist ressamların resimde yaptıklarını romanda yaparak, elle tutulur olgular değil, izlenimler vermek ister bizlere. Gerçekçi romancılar, bir duygu ya da bir düşünceyi önceden saptayıp, sonra kaleme alırlar. Virginia Woolf ise, kişilerin duyduklarını ya da düşündüklerini, hemen o an ve hiçbir değişime uğratmadan, kendi yorumlarını da eklemeden bize aktarmak; güncesinde dediği gibi, “içinde ne olursa olsun o an’ı bir bütün olarak vermek” ister. Çünkü insanların gerçek yaşamda, mantıkla düzenlenmiş durumları ve olayları değil, düzensiz olarak birbirini izleyen anları yaşadıklarını bilir. Amacı da o anları kaydederek, insanlar gerçekte nasıl yaşıyorlarsa, romanlarındaki kişileri de öyle yaşatmaktır.
(Eğer bir yazar bir köle olmayıp, özgür bir insan olsaydı; yazması bekleneni değil, kendi canının istediğini yazabilseydi; yapıtının temelini herkesçe kabul edilen görüşler üstüne değil, kendi duydukları üstüne kurabilseydi; ne olaylar örgüsü olurdu, ne komedya, ne tragedya, ne de aşk öyküsü.) Oysa bunlar, yani olaylar örgüsü, güldürücü bölümler, hüzün veren bölümler ve aşk öyküsü, romanların başlıca öğeleri bilinir öteden beri. Virginia Woolf ise, bunların tümünü gereksiz sayar.
“An Unwritten Novel” adlı öyküsünde, trende karşısında oturan bir kadınla ilgili bir roman üretir kafasında. Bu kadını, evde kalmış yaşlı bir kız, buruk, ezilmiş, mutsuz ve yapayalnız biri sanır. Oysa tren istasyona varınca, kadını oğlu karşılar. Ana oğul hiç de mutsuz görünmeyen bir hava içinde istasyondan uzaklaşırken, daha önce de söylediğimiz gibi yazar onlara karşı büyük bir sevgi duyar.
Tüm kalıpları kırmaya, duyduğum ve düşündüğüm her şeyi için yeni bir var olma biçimi, yani yeni bir ifade biçimi bulmaya kendimi zorladım... Sürekli bir çaba gerektiriyor bu.
1.445 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.