Korkunçtur... korkunçtur ne olacağım bilmeden beklemek bir zindanda...
Sorarsın,
«Ben daha ne kadar kalacağım burada,» diye.
Cevap verirler:
«Geberinceye kadar.»
Ve herkes kendini biraz kahraman, biraz anlaşılmamış sanatçı, biraz yarınki kuşakların insanı olarak görür, bu dünyalardan habersiz yaşayanlara da, beyin ve yürek fukarası birer kakavan olarak bakardı.
«Sen nasıl olsa memursun, taksitle her şeyi alabilirsin. Git taksitle bir radyo al. Sonra peşin parayla sat onu.Onun parasıyla ilk taksidini ver, bir buzdolabı al. Onu da peşin parayla sat.
Sonra onun parasıyla ilk taksidini ver motosiklet al. Onu da peşin parayla sat.
Onun parasıyla da ilk taksidini ver bir araba çek altına...»
Bürokrasi çarkı kendi içinde ruhsal çarpıklığa uğrattığı kişilerle, payesiz insanlarla, domuzlaştıkça domuzlaşıyor ve büsbütün umacı bir bela görüntüsüne giriyordu.
Bazı öğretmenler de çok aksi, çok anlayışsız. Çocukların durumunu tam değerlendiremiyorlar. Düşünmüyorlar, babalar, acaba o kitapları, defterleri kolay alabiliyor mu... Ya önlüğü, ayakkabısı, çantası...