Winston Churchill İstiklal Savaşında

Winston Churchill

En Eski Winston Churchill İstiklal Savaşında Sözleri ve Alıntıları

En Eski Winston Churchill İstiklal Savaşında sözleri ve alıntılarını, en eski Winston Churchill İstiklal Savaşında kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kürdistan halkı ve memlekete çok yayılmış Ermeni ırkı Türklükten uzaklaşmışlardı.
Reklam
Alman eğitimi görmüş fakat yürekten Türk olan üsteğmen Enver, 1909’daki Jön-Türk İhtilâline bir işaret olmak üzere (kendi deyimiyle) şapkasını çitin öbür yanına fırlatmıştır. İttihat ve Terakki Fırkasını kuran genç Türk arkadaşları ile birlikte toplanmakta olan bütün düşmanlarına göğüs gerdi. İtalya Trablusgarbı aldığında, Trablusgarbın çöllerinde çarpışan Enver’di; Balkan müttefikleri Çatalca hattına dayandıklarında ümitsizliğe kapılmayan Enver’di. 1912'de Başbakan olan Mr. Asquith 5, «Edirne hiç bir zaman Türkiye tarafından tekrar ele geçirilemeyecektir» demişti. Fakat Enver bir ay içinde Edirne’ye girdi ve Edirne bugün Türktür. Büyük harp patladığında, Türk sorunlarının kontrolü, yardımcısı Talâtve becerikli Maliye Bakanı Cavit'le birlikte Enver’in elinde idi. Bunların üstünde Sultan ve Sadrazam olmakla beraber, bu adamlar ve taraftarları devletin mutlak yöneticileriydiler ve bunların içinde Enver bütün hareketlerde parlayıcı kuvveti temsil ediyordu.
Türkler, Rusya'nın böyle büyük bir harp içindeki kuvvetini, Çarın batılı müttefiklerine nazaran, çok daha küçümsediler.
Trabzon’dan Erzurum üzerine yürüyebilmek için, İstanbul’dan, Trabzon’a deniz yolunu kontrolları altında tutmaları gerekiyordu. Bunun için de Türkiye’nin bir donanmaya ihtiyacı vardı. 1911 ve 1912'de bütün Anadoluda ve hatta bütün İslâm dünyasında açılan halk kampanyalarıyla Türkiye’nin İngiltere’de iki dretnot yaptırması için gerekli para toplandı. Bu savaş gemilerinden hiç değilse birinin İstanbul’a varması, bütün Türk harp planının dayandığı nokta idi. 1914 Temmuzunda Türk liderler arasındaki en önemli soru şuydu: Gemiler zamanında gelecek miydi?
28 Temmuzda Türk dretnotlarının her ikisini de Kraliyet Donanması için istedim. Tyne Nehrinde demirlemiş bir Türk nakliye gemisi, beş yüz gemici ile birinci dretnotu almak üzere bekliyordu. Türk kaptan geminin teslimini istiyor ve gemiye binip Türk bayrağını çekeceğini söyleyerek göz dağı veriyordu. Bu müthiş günlerde (31 Temmuz), kendi sorumluluğum altında buna engel olunmasını ve Türkler tarafından gemiye el konulma teşebbüsünün gerekirse silâh kullanılarak önlenmesini emrettim.
Reklam
İki Türk dretnotunun İngiliz donanmasına katılması millî güvenliğimiz için gerekli görünüyordu. Bahriye Nezaretinde veya bildiğim kadar İngiltere’de hiç kimse Türkiye'nin niyetlerinden ve bu gemilerin ne gibi bir rol oynayacağından haberdar değildi. Tahminimizden daha iyi bir iş yapmıştık. O yılın sonlarına doğru bazı çevrelerde Türk gemilerine el koyduğum için eleştirildim. Bu hareketimden dolayı bütün Türkiye'de meydana gelen hiddet ve hayal kırıklığının onların eğilimlerini değiştirdiğini ve bize karşı harbe girmesine sebebiyet verdiğini söylediler.
Fakat Türkler için hâlâ bir ümit vardı: Goeben. Bu Alman harp kruvazörü, sulh zamanında aldığı emre uygun olarak onarıma gönderildiği Adriyatik'teki Pula’ya doğru batı Akdeniz'de yol almaktaydı. Tek başına Karadeniz'deki Rus filosunu alt edebilmeğe yeterliydi.
3 Ağustos gecesi Enver, Goeben'i Adriyatik'te Pula'ya kaçması için emir almış olduğunu öğrenince, son derece endişelenmişti. Derhal Rus askerî ataşesi General Leontev'i arayarak, Almanya ile bir gün önce imzalamış olduğu sözleşme dâhil olmak üzere, bundan önceki bütün projeleri bir kenara itip, hayretler içinde kalan ataşeye, bazı şartlarla (bunların arasında Batı Trakya'daki Türk menfaatleri de vardı) Türkiye ile Rusya arasında ittifak teklif etti.
Bu devre, Kasım ayında Enver'in bütün Pan-Türk kuvvetlerinin temsilcisi olarak Goeben ve Türk filosu ile Rusların Karadeniz limanlarına —hiç bir tahrik olmaksızın— hücuma geçmesi ve böylece Türkiye'yi gaddarca harbe sürüklemesi ile son buldu,
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.