Rousseau deyince hep aklimda kalan iki cümle oldu. "Insanın özgürlüğü yapmak istediği herşeyi yapması degil, yapmak istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasıdır." ve "İnsan özgür dogar,oysa her yerde zincire vurulmuştur." Ne derin cümleler.. Bu kitapta ise artık yaşlanmış olan,ölümü bekleyen ve kendini aramaya koyulmuş Rousseau'yu görüyoruz. Kitapta on gezi var, güzergahının kendisi tarafından belirlendiği,keyifle yapılan geziler. Rousseau, ortak yanının kaldığı kimse olmadığnı düşünür. Kendini doğaya atar, gezer, bitki bilimine merak salar. İnsanların olmadığı yalnız olduğu yerlerde daha mutlu hisseder. Onu anlamayan ya da yanlış anlayan insanlara usancla bakar bir nevi. Hayal kurmayı çok sever hatta gerçek mutluluk veren bir şey bile, onu hayaldeki kadar mutlu edemez. Çünkü o mutluluk geçicidir ama hayalini istediği kadar canli tutabilir,bir bakıma hayaller eşittir sonsuz mutluluk gibi. Sonra bazı yerlerde yalana ve iyiliğe dair yorumları var. Açıkçası katılmamak mümkün degil. İç dökümü tarzında bir kitap. Sorgulayan, sorgulatan, düşündüren.