Yapayalnız kitaplarını, Yapayalnız sözleri ve alıntılarını, Yapayalnız yazarlarını, Yapayalnız yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayatımda okuduğum en etkileyici çizgi roman olabilir. Hem hikayesi hem de çizimleri muhteşem. Zaten çizgi romanda çok az yazı var. Her şey söze gerek kalmadan aktarılmış, duygu dolu bir çizgi roman ki beni yer yer çok üzdü, duygulanmadım desem yalan olur.
Hikayeye gelirsek, yapayalnız bir adam anlatılıyor burada. Çirkin olduğu için bir deniz fenerinde hayatını sürdüren, hiç insan içine çıkmamış yetişkin bir adamın hikayesi. Yanında oltası, balığı ve sözlüğü var ona bir eşlik eden. Okuyun, pişman olmayacaksınız.
Yalnızlık orada öylece duruyor. Kimimiz ona giden bir yol seçiyoruz, kimimizse onun içinde doğuyor. Bir şeyi seçmekle ona maruz kalmak, o şeyi nasıl da aynı harflerle yazılan bir kelime olmaktan çıkarıp bambaşka anlamlar kazanmasını sağlıyor.
Belki de bugün bir mahkumdan daha çok dört duvar arasında durdunuz ama sizi mahkum olmaktan çıkaran şey
Hareketsiz taştan bir gemi, sallanmayan, granitten bir gemi, bizi hiçbir yere götürmez, hiçbir zaman karaya yanaşmaz. Bir fenerin güvertesinde, hiçbir limana ulaşamazsınız.
Selamlar, ben Leyla.
Çirkiniği yüzünden ailesi tarafından deniz fenerine hapsedilmiş, yapayalnız bir adamın hikayesi...
Tek eğlencesi ise sahip olduğu sözlüğünden rastgele sözcükler seçip okumak... İhtiyaçlarını getiren iki denizciden biri bu yapayalnız adama sempati duyar ve ona erzak kolilerinin üzerinde bir not gönderir, "Seni ne mutlu ederdi?"*
Kitap, grafik bir roman içinde çok fazla diyalog ve kelime içermiyor... Aslında bu denli bir yalnızlığı ifade etmenin en güzel biçimi diyebilirim, çünkü kelimeler yalnızlığımıza arkadaş olabilir ve içinde bulunduğumuz karanlığa bir kibrit çakabilir. Ancak kelimeler bizi terk ederse, işte o zaman naneyi yediğimizin göstergesidir.
Bir saat içinde bitebilecek etkisi büyük romanlardan biri ve ben kendi kendime okuduğum için şanslı hissediyorum. Kitapların size şans getireceği günler dilerim...
Müthiş bir çizgi roman, kısıtlı diyalog ve monologlarla derdini anlatan çok başarılı bir eser. Bitirdikten sonra, yüzlerce sayfalık bir roman okumuşsunuz gibi, ağır bir yükün altında kalıyorsunuz. Başkarakterin yalnızlığı, çaresizliği, özlemleri her sayfada sizi; boğucu, berbat bir hücredeymişsiniz hissine sokuyor. Eserin siyah beyaz basılması ise etkiyi ve anlatılmak istenen duyguyu kesintisiz iletiyor.
Eserin basım kalitesi, sayfa yapısı, pencere kullanımı harikulade olmuş.
Aslında her birimiz birer deniz fenerinin içinde yaşıyoruz: peşi sıra birbirini takip eden günler, dünyada bilmediğimiz görmediğimiz yerler, tatmadığımız tatlar ve hiç duymadığımız kuş sesleri… Şimdi söyleyin sizce biz de kendi deniz fenerimizde hapsolmamış mıyız? Umarım hepimiz bu romandan sonra kalan günlerimizi, “seni mutlu edecek ne var?” sorusuna bir cevap bulup kalan günlerimizi öyle yaşarız.
Hayat denizine olta atıp tuttuğumuz iyisiyle kötüsüyle anılar, deniz fenerimizdeki en değerli şeyler değil mi? Bunu okuyan herkes, sizlere sesleniyorum:Dünya deniz fenerinde saklanıp denizden bizi mutlu edecek bir şeyler ummak için fazla acımasız ve kısa. Denizde bulamadığımızı karada da arayabiliriz, gökte de.
Minimum yazı ile maksimum vuruculuğu sağlayan, okumasını sizin yapmanız gereken, kendinizden mutlaka bir şeyler ekleyebileceğiniz başarılı bir eser Yapayalnız. Özellikle en sevdiğim kısımlar karakterimizin sözlük ile yaşadığı anlardı. Herkese öneririm.