Buğulu gözlerim otobüs camının dışında akan manzaraya dalmış, aklım Sıla’ya saplanmış, yüreğim bir hayli yaralanmış, doğduğum ve on yedi yıllık ömrümün tamamını geçirdiğim küçük ilçeden uzaklaşıyordum. Yalnızca şehri değil, çocukluğumu, hatıralarımı, evimi, babamı ve hatta hayatımı da bırakıyordum geride. En azından içimde böyle bir his vardı. Yarının bana ne getireceğini hiç bilmiyordum, belki de ondandı.