Cesare Pavese, İtalyan edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak gösteriliyor.
1935-1950 yılları arasında günlük tarzında yazdığı cümleler bu kitapta toplanmış. Kitapta kendi yaşadıklarından, duygularından, sanata, politikaya, bilime bakış açısından bahsediyor. "Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum." cümlesini yazacak kadar yalnızlıkla başı belada olan biri. Varoluşsal sıkıntılar yaşıyor. Fazlasıyla duygusal. Onun bu çektiği acılarda, kadınların büyük bir payı olduğunu düşünüyor. Çünkü ne kadar severse, bağlanırsa o kadar terkediliyor. Kafasında sürekli intihar düşüncesiyle yaşıyor. 40'lı yaşlarına geldiğinde, istediği o edebiyat alanındaki başarıya ulaşıyor. Tanınan, ödüller alan bir yazar oluyor. Daha sonra yaşamak için herşeyi başardığını düşünüyor. Sevdiği kadının ondan uzaklaşmasıyla da yaşamak için artık motivasyon bulamıyor. "Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım." diyerek hayatına son veriyor.
Çok fazla duygusal olduğu için diğer insanlara zarar veremiyor ve mazoşizminin etkisiyle acılarına daha fazla katlanamayıp hıncını kendinden alarak intihar etti. Huzursuzluğun Kitabı'nın yazarı Pessoa' ya çok benzettim onu. Onun varoluşsal sorununa benzer bir durumla karşı karşıya kalmış. Yer yer, sanat alanındaki görüşlerini okuduğum kısımlarda sıkılsamda, bir insanın intihara giden yaşamına kendi yazılarından tanık olduğum için farklı bir his yaşadım. Trajik bir yaşam, trajik bir son.