Bazı kitapları okumayı hep erteler insan. Bazen kitabın konusu, bazen insanın içinde bulunduğu ruh hali ertelemeye zorlar. 'Yaşama Uğraşı' da benim hep ertelediğim kitaplar arasındaydı. Beni korkutan bir kitaptı.
Nasıl yani, şimdi, bir yazarın günlüğünü mü okuyacaktım? Bir yazarın yaşam adına verdiği uğraşın içine girip seyirci mi olacaktım?
Fakat korksam da, çok kez okumaktan kaçsam da, bir gün yine kitabın aklıma düştüğünü ve istemsizce alıntılarını okumak istediğimi fark etmiştim. Demek ki zamanı gelmişti. Okumalıydım.
Pavese'nin anıları acının sanata dönüştürülme sürecini en çarpıcı bir şekilde gösteriyor aslında. "Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım." cümleleriyle bitiyor kitap. Ve yazar son yazılarından 8 gün sonra eylemini gerçekleştiriyor.
Kitabı okurken yazarla aynı dönemde yaşasaydık ne kadar iyi anlaşacağımızı düşündüm. Bir çok konuda düşündüklerine katılıyordum ve hak veriyordum. Fakat yazarın kadınlarla ilgili tespitleri biraz üzücü ve dehşet verici. (Belki de bir kadın olduğum için bu şekilde hissetmişimdir.)
Tüm bunların yanında bir an önce Proust'u okuma kararını aldıran bir kitap.