Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor?

Nicholas Carr

Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor? Gönderileri

Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor? kitaplarını, Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor? sözleri ve alıntılarını, Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor? yazarlarını, Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kültür, Google'ın "dünyanın bilgisi" olarak tanımladıklarının toplamından daha fazlasıdır. İkili kodlamaya indirgenip internete yüklenebilecek şeylerden de daha fazlasıdır. Kültürün yaşamsal önemini koruyabilmesi için, her bir kuşağın üyelerinin akıllarında yenilenmesi gerekir. Hafıza dışarıya devredilirse, kültür kuruyup yok olur.
Hafızanın dışsal veri bankalarına boşaltılması, yalnızca benliğin derinliğini ve farklılığını tehdit etmiyor. Aynı zamanda hepimizin paylaştığı kültürün derinliğini ve farklılığını da tehdit ediyor.
Reklam
Hafızamızı bir makineye devrettiğimizde, aynı zamanda zekâmızın ve hatta kimliğimizin çok önemli bir kısmını da devretmiş oluruz.
Sokrates, yazmanın etkileri konusunda yanılmış olabilir, ama bizi hafızamızın hâzinelerini hep kalıcıymış gibi görmememiz hususunda uyarmakta haklıydı. Onun zihne "unutkanlığı eken", hafıza için bir reçete değil, yalnızca bir anımsatıcı" sağlayan bir aracın çıkacağına ilişkin kehaneti, internetin gelişiyle yeni bir anlam kazandı. Bu kehanet onun devri için belki prematüre idi, ama yanlış değildi. Evrensel medya aygıtımız olarak internete bağlandığımızda, yaptığımız tüm fedakârlıklar arasında en büyüğü, zihnimiz içindeki bağlantı zenginliğini feda etmektir.
İnternete bağlandığımızda aldığımız birbiriyle yarışan mesaj çokluğu, yalnızca aktif hafızamızı aşırı yüklemekle kalmaz, aynı zamanda ön loblarımızın dikkati yalnızca tek bir şeye yoğunlaştırmasını da güçleştirir. Bu yüzden, anı pekiştirme süreci hiç başlamaz. Ve yine nöron yollarımızın şekillendirilebilirliği sayesinde, interneti ne kadar çok kullanırsak, beynimizin dikkat dağınıklığına meylini (bilgiyi, sürdürülebilir bir dikkat göstermeden, çok hızlı ve çok verimli bir şekilde işlemeye meylini) o kadar güçlendiririz. Bu durum birçoğumuzun bilgisayarlarımızdan uzaktayken bile konsantre olmakta neden zorlandığımızı açıklar. Beynimiz zamanla, unutmada ustalaşıp, anımsamada ustalığım yitirir. Webin bilgi depolarına artan bağımlılığımız, aslında bir kısır döngünün ürünüdür. Bilgisayar kullanımımız biyolojik hafızamızda bilgiyi sabitlememizi güçleştirdiği için, internetin geniş ve kolay araştırılabilen yapay hafızasına gittikçe daha fazla bel bağlamak zorunda kalıyoruz. Bu durum da bizi sığ düşünen varlıklara dönüştürüyor.
Hafızanın internete devredilmesini savunanlar ayrıca aktif hafıza ile uzun süreli hafızayı da birbirine karıştırıyorlar. Bir kimse bir olguyu, bir fikri ya da bir deneyimi uzun süreli hafızada pekiştirmediği zaman, beyninde diğer işlevler için yer "boşaltmış olmaz". Sınırlı kapasiteye sahip aktif hafızaya karşıt olarak, uzun süreli hafıza neredeyse sınırsız bir esneklik içinde, beynin, sinaptik terminaller oluşturma, onları budama ve sinaptik bağlantıların gücünü sürekli olarak ayarlama yeteneği sayesinde genişler veya daralır. Missouri Üniversitesinde öğretim üyesi olan hafıza uzmanı Nelson Cowan, "bilgisayarın aksine, normal insan beyni hiçbir zaman, artık hafızaya deneyimlerin kaydedilemeyeceği bir noktaya ulaşmaz, yani beyin doldurulamaz" diyor.
Reklam
Hafızanın internete "devredilmesini" kutlayanlar, bir metaforun aldatıcı ağına takılmış bulunuyorlar. Biyolojik hafızanın temelde organik yapısını görmezden geliyorlar. Gerçek hafızaya zenginliğini ve karakterini, aynı zamanda gizemini ve kırılganlığını veren, şartlara göre değişkenliğidir. Zaman ile kaimdir ve beden değiştikçe değişir. Gerçekten de bir anıyı anımsama eyleminin kendisi, yeni sinaptik terminallerin oluşturulması için protein üretimi dâhil, tüm pekiştirme sürecini yeniden başlatıyor gibi görünmektedir. Açık uzun süreli anıyı aktif hafızaya geri getirdiğimizde, yeniden kısa süreli anı haline gelir. Yeniden pekiştirildiğinde, yeni bir bağlantılar seti (yeni bir ortam) kazanmaktadır.
Hafıza yalnızca kutsallığını kaybetmekle kalmadı, aynı zamanda İnsani yönünü de kaybetme yolunda.
New York Times'm popüler köşe yazarı David Brooks da benzer bir hususu vurguluyor: "Bilgi çağının sihrinin bizim daha fazla bilgi sahibi olmamıza fırsat vermesi olduğunu düşünüyordum. Ama sonra bilgi çağının sihrinin bizim daha az bilmemize izin vermesi olduğunu fark ettim.
Google ne Tanrı'dır, ne de Şeytan. Eğer Googleplex'te gölgeler varsa, bunlar ihtişamın aldatmacalarından başka bir şey değildir. Şirketin kurucuları hakkında rahatsız edici yön, onların Yaratıcılarına nazire yaparcasına şaşırtıcı derecede havalı bir makine yaratmaya yönelik çocuksu arzuları değil, insan aklına dair çok sığ bir fikre sahip olmalarıdır.
120 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.