Zincirlenmiş bir zamana mahkum edilmiş tutsak bir insan için, günümüzün demokrasiden, insan haklarından, eşitlikten zerre kadar nasibini almamış, tümüyle totaliter Ortadoğu'sunda yaşamak ne anlama geliyor? Bir düşünün; bir yanınızda hak, hukuk, adalet tanımayan, tek özelliği halkını ezmek, halkını zehirli gazlarla boğmak olan cahil ve kibirli askeri diktatörler, bir yanınızda dini muhafazakarlığı en uç noktasına kadar götürmüş, her şeyi, herkesi kendisine benzetmek isteyen ve dünyaya meydan okuyan pervasız dini liderler. Bir yanınızda da sabah akşam hep aydınlıktan, uygarlıktan, adaletten söz eden ama sizi, sorunlarınızı sizi boğan o paslı zincirleri yok kabul eden, inkar eden, vatandaşlarına karşı duygusuz, her şeyi teknik, ekonomik gelişmeden ibaret gören pişkin, aşağılık politikacılar. Yani utanmadan aydınlığı isteyen karanlığın egosantrik, etnosantrik zebanileri. Ve tüm bunların yönettiği sayılamayacak kadar çok ordu, asker, polis, silah, yasa, istihbarat örgütü, cinayet timi, üniversite, kurum, kuruluş, gazete, televizyon, radyo, cezaevi, işkencehane. Ve gücün, mutlak ve tek olma duygu ve inancının durmadan pompalandığı, aşılandığı zehirlenmiş bir zaman, bir mekan.