K
@kjjbra
78 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
“Yeni bir dünya kurmalıyız, çocuklarımız bize öğretilen kadınlığı ve erkekliği bilmeden büyümeli.”
“Kahve içelim... Sonra da mağarayı soralım Kirkor’a.”
Sırpuhi iki yanına sallandı, genç öğretmeni sevecen gözlerle süzdü, “Boyugüzelim” dedi. Derinden, kökten Anadolulu bir hali vardı, ela gözlerinde keder ışıdı: “Mağaraya gidemeyiz... Yollar tutulmuş... Hem yol açılsa bile talih kör.”
Herkesin acılı olduğu yerde acı sıradanlaşır.
Okur Takip Önerileri
Terry’nin klasik bir annelik anlayışı vardı, kollarının arasında bir bebek, “ayak altında dolanan çocuk sürüsü”, ve kadının sürekli olarak söz konusu bebek veya sürüyle ilgilenmesi. Tüm topluma hükmeden, bütün sanat ve sanayi dallarını etkileyen, bütün çocukları koruyup kollayan ve mümkün olan en mükemmel bakımı ve eğitimi sağlayan bir annelik, annelik gibi gelmiyordu Terry’ye.
Çin, Aile
Erkeklerin isimleri resmi aile kütüğüne kaydedilir, kadınlar ise ancak oğlan doğurduklarında kocalarının aile kütüğüne kaydedilirdi; oğlu olmayan kadınlar, kocalarının metreslerinden veya kölelerinden olan bir oğlu evlat edinmeyi beceremezlerse, aile belleğinden silinirlerdi.
Antik Mısır ve Mezopotamya, Aile
Bir kadının kimliğinin kocasının kimliğine bağlı oluşu, tam tersi duruma göre daha sıkı olduğundan, kocanın ölümü genellikle kadının konumunda büyük değişiklikler yaratırdı. Kadın “dul” kalırdı; birçok antik dilde bu kelimenin erkek için kullanılacak bir dengi yoktu ve birçok modern dilde olduğu gibi İngilizcede de dul erkek sözcüğü (widower), dul kadın anlamına gelen (widow) sözcükten türetilmiştir.
Birçok tarihçi hegemonya kavramını, yüksek mevkideki erkeklerle ilişkileri sebebiyle iktidar sahibi olmuş yüksek statülü kadınların rollerini incelemekte kullandılar.
Avustralyalı sosyolog R.W. Connell hegemonya fikrini erillik çalışmalarına uygulamış ve erilliğin bütün kültürlerde bir şekilde hegemonik olduğunu, erkeklerin hegemonyanın yapısından dışlansalar bile her durumda eril imtiyazlardan yararlandıklarını belirtmiştir.
Bazen çok güzel bir oyunun sonunda çok acı bir gerçekle karşılaşabilir insan, ama oyunun çocukça güzelliğini değiştirebilir mi bu?
Yollarda insanlar. İşlerine gidenler. Okullarına giden öğrenciler. Yağmur yağıyordu. Islak bir Ankara sabahı. Sevdiğim sabahlardan biri.
“Cezaevine giren çok az yazar var,” dedi.
“Bırak da dışarıda kalanlar, içeri tıkılanlardan çok olsun,” dedim.