Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Antropoloji-Etnoloji

Profil
Herkes Margaret Mead'ı duymuştur fakat O Samoa'ya, Yeni Gine'ye ya da Bali'ye gitmeden önce, yüzlerce antropolog kabile halkını zaten tanımlamıştı ve sonra­sında binlercesi daha bu tanımı takip etti.
Reklam
Şehirlerin suç, düzen­sizlik ve her türden insani sıkıntılar ile karakterize edildiği ve küçük, izole ve homojen halk toplumlarının uyum içerisinde olduğu görüşü Aristofanes, Tacitus ve Eski Ahit'e kadar uzanmak­tadır.
İlk günlerde, danslarını kaydetmeye çalışınca yerliler onu ölümle tehdit edecekti. Ama sakin kalarak onları deriden etkileyince Cushing'i bir daha rahatsız etmeyeceklerdi. Zuniler onun, toplumsal yapılarını incelemesine izin verecekti ve hatta Cushing onların gizli Yay Rahipliği ritüeline bile dahil edilecekti. Cushing kulaklarını deldirmişti ve yerli kıyafetleri giymişti. Sonunda Zuniler ona o kadar güveneceklerdi ki onu kendilerine savaş şefi yapacaklardı. Cushing kaleme aldığı sayısız Zuni halk hikâyesi ve mitine şu unvanı kaydetmişti: "Birinci Zuni Savaş Şefi: ABD'li Asistan Etnolog."
Sayfa 134 - Alfa Araştırma & 2. Baskı & Bölüm 13 "Bilinmeze Adım Atmak"Kitabı okudu
Kökü Anadolu Olan, Buz Adam OTZİ
1991’de İtalyan Alpleri’ndeki dağcılar, beş bin yıllık donmuş bir adam buldular. Ayaklarındaki kar ayakkabıları hâlâ duran adamın üzerinde elli yedi dövme vardı. Son anlarında ona pek faydasının dokunmadığı anlaşılan bakır bir balta taşıyordu. Şiddetli bir kavgada öldürülmüştü. Şimdi Buz Adamı Ötzi diye bilinen cesedin ilk başta penissiz gibi görünmesi bir sürü soruya yol açmıştı (daha sonra penis çok fena bir halde bulundu). Penis bir ritüelle mi kesilmişti, yoksa adam kıskanç bir koca tarafından hadım mı edilmişti? Yoksa birkaç bin yıl aradan sonra çok soğumuş ve cansız kalmış cinsel organı büzüşmüş müydü sadece? İlave bilgi -okuyabileceğimiz bir şey- olmayınca onun hukuk yoluyla mı öldürüldüğünü, yoksa bu yazgısında seksin mi rol oynadığını söylemek imkansız. Ötzi nispeten yakın bir atamız olsa da, o ve onun gibi dövme seven komşularının hangi cinsel âdetlere göre yaşadıklarına dair bir çıkarımda bulunabilecek kadar bilgiye sahip değiliz.
Durkheim'ın ayin tanımında daha sonra sporla ilgili tartışmalarda önemli olacak bir ayrıntı var: Ayinin duyusal deneyimlerle, özellikle de coşku, canlılık ve hüzünle alakası. Ayinler, mutlaka bir canlılık ve hissiyat deneyimidir, toplumun paylaştığı inanç sistemlerinin hissedilmeden ve bedenen deneyimlenmeden gerçeklik kazanmadıklarının göstergesidir. Nitekim ayinler, toplumun üyelerinin "aynı fikriyatı ve aynı hissiyatı paylaştıkları" (Durkheim 1972: 235) andır. Yani zihin ve bedenin kesiştiği birer düğümdürler.
Reklam
Bütün büyük görkemine ve gönencine karşın, Akad Devleti, kendi halkına karşı uyguladığı iç militarizm ve dışta düşmanlarına karşı sürdürmek zorunda kaldığı dış militarizm eylemlerinin etkisinde daha fazla ayakta kalamayarak tarihten silinmiştir...
Lagaş kralı Urukaginas'ın yazılı reform yasaları, insanlık tarihinin şimdiye değin bilinen ilk yasalarıdır. Bunlar, Hammurabi Yasalarının ilk öncülleri olarak nitenmişler ve gelişmekte olan sınıflı toplumların ekonomik, toplumsal, politik biçimlenişlerini tüm çıplaklığıyla sergilemişlerdir...
Sümerlerin, Mezopotamya'ya geliş süreçleri içinde henüz komünal üretim ilişkileri içinde ve ilktoplum aşamasında oldukları ve sınıfsal ayrışımların başlamadığı varsayılmaktadır. Sümer toplumlarının, o dönemlerden kalma söylencelerinde, <<buralarda aslan ısırmaz>>, «kurt kuzuyu kapmaz», «hiçbir kadın, ben yaşlıyım demez», «hiçbir erkek kocadığından söz etmez», «buralarda dul ve yaşlı bulunmaz>> dedikleri saptanmıştır...
Fredrik Barth
Etnisitenin antropolojinin içinde akademik bir sorun olarak odağa alınmasını sağlayan, Barth'ın grupları kimlik ve aidiyet meselesi ile ele alabileceğimiz yeni bir yaklaşımı ortaya koyan çalışmalarıdır. Barth esas belirleyenin grubun kendisini "öznel" biçimde konumlayışı olduğunu gösteriyor ve etnisitenin kültürel bir inşa olduğunu öne çıkarıyordu. Ancak "kültürel fark"a yaptığı vurgu statik değil, dinamikti. O yüzden etnik gruplaşmanın temeli saydığı "kültürel fark"ın, grubun kendini koruma duygusuna veya coğrafi ve toplumsal olarak yalıtılmışlığına bağlanmasını reddediyor; bu türden kültürel gruplar arasında coğrafi ve toplumsal sınırlar olmasa dahi, aralarındaki kültürel sınırların onların varlığını sürdürmesinde temel bir rol oynadığını belirliyordu. Bu sınırlar, aynı zamanda dışlama ve içine alma gibi toplumsal süreçlerin yöneticisiydi. Bütün bunlar, gruplar arasındaki etkileşime engel değildi; aksine hepsi birden aynı toplumsal sistemin parçaları olabilirdi. Böyle bir toplumsal sistemdeki etkileşim, kültürel sınırların varlığı nedeniyle, farklılıkları azaltan bir etken de değildi.
364 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.