Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Araştırma - İnceleme& Din

Profil
Menzilin adı köy olarak geçiyor ama burası tam anlamıyla modern bir ilçe görünümünde. Birbirinden lüks binalar, işyerleri ve hemen çoğunun üzerinde “Hizmet” yazısı var. İşyerlerinin çoğunda gelen gönüllüler çalıştırılıyor. Onlar, burada kalmakla sevap kazandıklarına inanıyor. İşyerlerinin tamamı şeyh ailesine ait Camiye doğru araçla girişimiz yasaktı, Aracanızı parka çektik Aman bu ne park öyle? Menzil’e Adıyamanın-Kâhta özel İdare Müdürlüğü bütçesinden 972 bin lira harcanmış. Menzil’e devlet her konuda cömert davranmış. Hiçbir köyde olmayan burada var. 20 yataklı devlet hastanesi bulunuyor. Burada altı uzman hekim var. Menzilci vakıflardan birinin başkanının oğlu da hastanede görev yapıyor. Çevre köylerden Kâhta ve Adıyaman hastanelerine gidebilmek için önce Menzil hastanesine gelinmesi ve onların onayının alınması gerekiyor.
Menzil köyü, terör bölgesinde bulunmuyor. Teröristlerin geçiş için kullanmadığı bir yer. Ancak, Adıyaman Valiliği Menzil köyü için 18 güvenlik korucusu, bir de korucu başı görevlendirilmiş. Kalaşnikof silah verilen güvenlik korucuları yörede “kuş uçurtmuyor” demek de yerinde olur. Terör bölgesi olmayan yerde, Menzilcilere, devlet korucu maaşı ödüyor.
Reklam
Şeyh'e ait işyerlerinde yemek, içmek, bir şeyler almak sevap kabul ediliyor.
Menzilci turizm şirketinin dinlenme tesisleri de, akaryakıt tesisleri de var. Sadece kendi tesislerinde duruyor, kendi akaryakıt istasyonlarından mazot alıyorlar. Menzilcilerin, Şanlıurfa-Mardin yolu üzerinde akaryakıt istasyonu var. Diğer petrol istasyonlarına göre akaryakıt litre fiyatı aynı olmasına rağmen, oradan alınan akaryakıtla daha fazla kilometre yapıldığı anlatılıyor. Aynı miktarda alınan akaryakıta göre Menzil’den alınanla daha fazla yol kat ediliyor. Daha da ilginci, buradan akaryakıt alanların trafik kazası yapmadığı söylentisine inananların sayısı da bir hayli fazla. Bir başka söylenti de şöyle: Menzilcilerin dinlenme tesislerinde yediğiniz her yemeğin özellikle lahmacunun her derde deva olduğu belirtiliyor. Marketlerinde satılan suyun markası önemli değil, o suyun zem ­zem suyu gibi şifalı olduğu da dilden dile yayılmış.
Tülbent takıp, gözlerini yumdular, ölecekleri anı hayal ettiler.
Menzil tekkesinin bulunduğu saha mahşer yerini andırıyordu. Binlerce kişi kurak toprağa yayılmış vaziyette iç içe sohbetler ediyor, çay sigara içiyor, gözlerinin feri gitmiş bazı tarikat ehli şahıs ilahi aşka gelip cezbeye kapılıyor, tıpkı “Ekmek Teknesi” dizisindeki “ölü” karakterinin titremeli bağırışına benzer çığlıklar atıyordu. Bağırmanın yerine, vücutlarım orantısız hareketlerle sağa sola sallayan kimi müritlerin ağızlarından anlamsız sözler çıkıyordu. Bize manasız gelen bu haberin sebebini sorduğumuzda, bunun manevi sarhoşluk olduğunu öğrenmiştim. Sufilerin sigarayı çok içmelerinin nedeni de önceki tarikat şeyhi Abdülhakim el Hüseyni’nin bu merete tiryakiliği imiş. Anlayacağınız, ölmüş şeyhlerini sigara dumanında aramak ya da efsanevi liderlerinin sünnetine uymak gibi bir şeymiş sigara içmek.
Reklam
Gece yansına yakın Menzil dergâhına varmıştık. Kimileri tarikat köyüne girmeden önce arabalardan iniyor, köy girişindeki paslı bidonlara doldurulmuş sularla abdest ya da boy abdesti alıyordu. Sanki Menzil dergâhının bulunduğu mevki Mekke’nin merkezinde bulunduğu Harem denilen kutsal toprak gibi kabul ediliyor, kutsal alana girişin kapısı özelliğindeki Mikat’ta yıkanılıp ihrama girilmesine benzer bir tavır sergileniyordu. En anlaşılır şekilde şöyle söyleyeyim, Menzil tarikatının merkezi Mekke’deki Kâbe gibi kutsallaştırılmıştı.
Gavs nedir diye araştırdığım da karşıma önce Kutup denilen bir tanrısal makam çıkmıştı. Kutup yüceliğindeki kişilerin Hz. Muhammed’in yeryüzündeki manevi vekilleri anlamına geldiğini, onun da ilerisinde daha yüce sıfatı olarak Gavslık payesinin bulunduğunu, Gavsların öldükten sonra bile evrenin işleyişine müdahale edebilen niteliklere sahip olduklarını öğrenmiştim.
Üstelik tarikatın şeyhliğini Hz. Muhammed'in soyundan geldiği iddia edilen “Seyyid” unvanlı Muhammed Raşit Erol el Hüseyni gibi yüksek seciyeli bir Allah dostu (veli, evliya, ermiş kutlu kişi) yapıyordu. Peygamber soyundan gelenlere İslam geleneğinde “Seyyid” ya da “Şerif" denirken, Muhammed Raşit’e Kürt sufiler “Seyda”, bazen de “Arvasi” diye sesleniyorlardı.
Fetö’nün yerini Metö alıyor, yani Menzilcilerin aldığı söyleniyor. ‘Pensilvanya gitti, Menzilvanya geldi’ deniyor. Bana göre Menzilcileri araştırmalısınız” dedi.
Reklam
Menzil'de binalar, işyerleri son derece modern. Oraya "köy" denilemeyecek kadar görkemli yapılar var. Köyün tamamı şeyh ve ailesine ait.
Bakanların gelişleri gidişleri gizli mi olurdu ? Resmi plakalı araçla mı gelirlerdi? Sivil plakalı araçla gelirlerdi. Bakanlar, tepki olmasın diye gizli gelip giderlerdi.
Sağ partililerin Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a, Necmettin Erbakan’a kadar hepsinin Menzil’e bir yakınlığı vardı. Hatta Erbakan bir ara geldi, Sivrihisar Buhara’da bulunan Şeyh Feyzeddin Erol’u milletvekili yapmak için babasının olurunu almak iştedi. Onu ayrıca genel başkan yardımcısı yapacağını söyledi. (Sorduğumda Feyzeddin Erol da bunu doğruladı.) Şeyh Muhammed Raşit Erol, bir gün Erbakan’a şunu anlattı: Çok zengin bir baba vefat edeceği zaman malının üçe bölünmesini, birisiyle kendisi için hayır yapılmasını, birisinin kendilerinin olmasını, üçüncü parçanın ise dünyanın en ahmak insanına verilmesini vasiyet ediyor. Ahmak arıyorlar. Bir gün bakıyorlar ki bir adamı eşeğe ters bindirmişler alay ediyorlar, tükürüyorlar. Niye böyle yaptıklarını sorunca, “Efendim bizim buralarda gelenektir. Valilik yapıp görevi sona erenlere böyle uğurlama yapıyoruz” diyor. Parayı vermek için ahmak arıyorlar ya, “İşte bulduk” diyorlar. Valinin yanına oturtuyorlar ve ona emaneti teslim etmek istiyorlar. Yeni vali köpürüyor, “Bana nasıl böyle hakaret edersiniz?” diyor. Bunun üzerine, “Sizden önce geleni görüyoruz, siz de bu duruma düşeceğinizi bile bile burada oturuyorsunuz” diyorlar. Şeyh bunu anlattıktan sonra, “İnsan Allah yolunda olursa daha güzel olur hiçbir zaman mertebesi düşmez. Onun için siyasetle ilgisi yok” deyip konuyu kapatıyor.
Menzil, siyasetçilerin de çok geldiği bir yer mi? Siyasetçilerin hepsi de gelir. Siyasilerin tek bir maksadı var, oy toplamak değil mi? Hepsinin de oya ihtiyacı olduğuna göre ona binaen hepsi de gelir. Siyasetçi olarak rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Menzil’le irtibatlıydı. O tövbeliydi. Her zaman geliyordu. Hiçbir zaman Menzil’e bağlı olduğunu, Nakşibendi olduğunu gizlemiyordu.
Oraya gidene “tövbe” veriliyor; çorba, ekmek, yatma, camiye yardım adı altında para istenmiyor. Ama çorba, ekmek parası için katkıda bulunmak isteyenlerin yardımı da kabul ediliyor. Buhara’da da, Menzil’de de çeşit çeşit lokantalar, pastaneler var. Bunların çoğunun şahıslara ait olduğu belirtilse de, hepsinin şeyhlere ait olduğu biliniyor. Lokantaların önündeki tabelalara yemek isimleri yazıldıktan sonra altına mutlaka “Şifa olsun” yazılıyor. Yemekleri “şifa olsun” diye, yardım olsun diye yiyenler de var. Dergâhın marketleri, hediyelik eşya mağazaları da var. Buraya gelen kişi dergâha yardım için çok alışveriş yapıyor. Geniş arazilerde bölgenin özelliğine göre her türlü ürün yetiştiriliyor. Şeyh Feyzeddin Erol, tarlalarında çalışanların maaşlı ve sigortalı olduğunu söyledi. Menzil’de de aynı şeyleri duydum. “Kimse bedava orada çalışmıyor. Gönüllü olarak şöyle bir durum olur: Biz gittik bir tarlada bir hizmet var. İşi olmayan, çalışmak isteyen varsa belki bir günlüğüne, belki üç günlüne gider çalışır” deniyor. Bazı kamu görevlilerinin izinlerini Menzil’de geçirdikleri de biliniyor. Onlar arasında çobanlık yapan üst düzey bürokratlar bile var. Bunlar, üç gün değil, izin süresince kalıyorlar. Bu işler böyle garip...
421 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.