"Iyiyile ve kötüyle öyle geçin ki Örfi, öldükten sonra, Müslüman zemzemle yusun seni, Hindu ise yaksın."
(İran'lı şair Orfiyi Şirazi'ye aittir.)
Fecr yayınlarıKitabı okudu
"...çiviler ve iğneler...elini konuşmaya uygun düşen ölçüden biraz fazla hareket ettiyse...iğneler ve çivilerden yaralanıyordu. Böylece onu fazla gittin diye uyarıyordu."
Fecr yayınlarıKitabı okudu
Derviş dindarlığının yakından incelenmesi, genel olarak "uç" dinî olgu olduğu varsayılan şeyden kaçınma bilimsel eğilimine karşı güçlü bir uyarı içeriyor. "Uç" derviş grupları hakkındaki bu araştırma, genel olarak İslam dinî tarihindeki, özel olarak da Sufizm içindeki zahidlik eğilimlerinin yeri hakkında yeni anlayışa yol açıyor. Aynca şimdi artık İslam içinde bu-dünyalı mistik bir dindarlığın başarılı gelişimi olarak görülebilecek olan Sufizmin kendine yeni bir ışık tutuyor. Dinler tarihinde galiba hiçbir şey uç değil.
Barak Baba, beline sarılı kırmızı bir bez parçası dışında çıplak olarak, yüz kadar bir derviş grubunun başında H. 706/1306 yılında Suriye'ye geldi. Başına iki yanına birer manda boynuzu takıştırılmış kırmızımsı bir sarık sarıyordu. Saçı ile bıyıkları uzun, sakalı ise kökten kazılıydı. Yanında uzun bir nefir, bir de derviş kâsesi taşıyordu. Hiç servet biriktirmezdi. Uzun değnekler, tef, davullar taşıyan, boyunlarına asılı iplere azı dişleri dizili müritleri de aynı görünümdeydi. Nereye giderlerse gitsinler müritler çalar, Barak Baba da ayı gibi oynayıp maymun gibi türkü çığırırdı.
Osman Bölükbaşı’nın şu sözünü de unutmayalım:
Siyasette bulunduğum uzun yıllar içerisinde bütün sektörleri tetkik ettim . En kârlısının din olduğunu gördüm.
Sonsöz
İnanca para girerse, niyet ne olursa olsun vesvese başlar. Camilere arınmak için gidilmez; esas olan arınıp da camiye gitmektir.
Gerçekten samimiyetin en büyük ilaç olduğu tıbben tespit edilmiş. Annenin çocuğu öpmesi ağrı kesici etkisi yapıyor samimiyetten.
Hayvancılık da yapıyor musunuz?
Arazimiz çok. Profesyonelce çiftliğimiz var, sağımhane var. Mesela, bizim sütümüz Avrupa Birliği standartlarına girdi. Fondan da para veriyorlar. Ticaretin hakkını veriyoruz yani. Yapmak lazım Saygı Bey.
Bize “Niye ticaret yapıyorsunuz?” diyen de yanlıştır.
Millete elini açacağına, ticaret yap, helal kazan. Alan el olma, veren el ol.
Bugün deizmin artması, din tüccarlarından değil, dini bilmemektendir. Pireye kızıp yorgan yakmak akıllı bir insan işi mi? Sen, sahtekâr bir dinciye kızıp dinden çıkacaksın. Olmaz. Sahtekâr bir zengine kızıp paradan vazgeçtiğimiz oldu mu? Olmadı. Dolu dolandırıcı var ama yine de parayı seviyoruz, değil mi?
Türkiye de şeriat demek Müslüman demektir, İslam demektir. İsrail’de şeriat Yahudilik demektir. Vatikan’da şeriat Hıristiyanlık demektir; gerçeği bu. Belki hoşa gitmiyor bunları söylemek ama söylenmesi lazım.
Bazı müritler orada içilen çorbanın yüz yıl midede kaldığına inanıyor
Gözüme kestirdiğim bir gencin yanına yaklaştım . Aramızda şu konuşma geçti:
- Merhaba kardeş. Nereden geldin?
- Kayseri’den. Bugün ikinci günüm.
- Hayırdır, ne yapacaksan burada?
- Hizmete geldim Ne isterlerse onu yaparım Fayansçıyım ben.
- Ne kadar kalacaksın?
- Ne kadar kalmamı isterlerse o kadar kalırım.
Köye girişten itibaren başlayan takip
Menzil köyünün, hiçbir köyde olmayan başka özellikleri de var. Köyün her tarafında, hatta bağında bahçesinde bile kamera sistemi kurulmuş. Bunların hangi noktalara kurulması gerektiği konusunda kendilerine yardımcı olan, yol gösteren güvenlik görevlileri oldu.
Menzil köyüne girişten itibaren sıkı bir denetim altında tutulduğunuzu zaten hissediyorsunuz.
Devlet Güneydoğu’da “Mele” adı verilen imamlar için bin kişilik kadro vermişti. Meleler, seçim öncesi verilen böyle bir haktan yararlanmak için başvurmuştu.
Menzil dergâhı tarafından komşu köylere de hizmet götürülüyor.
örneğin, altı köye cami yaptırıldı. Buralara imam verilmesi aşamasında yine ilginç bir durum yaşandı. Köylerde görevlendirilen “mele”ler aslında Menzilci olarak bilinen, Menzil’de çalışan kişilerdi. Bunlar, hem Menzil’de başka işlerde çalışıyor, hem de atandıkları köylerde, devletten maaş alıyor.