Dalganın sırtına binmiş, ulaştığı hız sayesinde su yüzünde kalan sörfçülermişiz gibi bizi peş peşe gelen bütün yeniliklere hayran olmaya zorluyorlar. Ancak tarihçiler ve antropologlar derin sularda değişimin yavaş olduğu konusunda bizi uyarıyorlar. Victor Lapuente Ging, çağdaş toplumun bariz fütürizm taraftarlığından mustarip olduğunu söyler. Eski bir şeyle yeni bir şeyi -örneğin kitapla tableti veya metroda gördüğümüz bir rahibeyle, yanına oturmuş arkadaşıyla gevezelik eden bir genci- karşılaştırdığımızda yeni olanın daha çok gelecek vaat ettiğine inanırız. Aslında tam tersi geçerlidir: Bir nesneye veya âdete ne kadar uzun süredir sahipsek geleceği de o kadar uzun olur. 22. yüzyılda rahibelerin ve kitapların varlığını sürdürmesi, WhatsApp'ın ve tabletlerin varlığını sürdürmesinden daha büyük bir olasılıktır.
Sayfa 354 - El infinito en un junco, la invención de los libros en el mundo antiguo. Bilgi Yayınevi, 1. Basım Nisan 2023, [ISBN: 978-975-22-1199-5]Kitabı okudu
Mustafa Kemal'in hayatı boyunca sıkı sıkıya bağlandığı prensiplerin başında şu dört konunun geldiği söylenebilir:
Tam bağımsızlık, Aklı ve bilimi esas alan laik dünya görüşü, Devrimcilik, Halkın meşruiyetini öne alan yönetim. Meşru sözcüğü yasallık anlamına gelse de, meşruluk halkın yönetimi benimsemesi ve desteklemesi şeklinde anlaşılmalıdır.
Sayfa 10 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2022 / Üçüncü Basım: Haziran 2022, İstanbulKitabı okudu
Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı, Misak-ı Milli Beyannamesi ile, Türk milleti'nin yapabileceği azami fedakarlığın sınırlarını çiziyor ve bir bakıma, işgalci devletlere, kendi barış şartlarının esaslarını tebliğ ediyordu..
Türkiye askeri bir toplum mu? Osmanlı mirası, Yeni Türkiye, Toplum ve ekonomi, siyasal yaşam, çok partili hayat, askeri müdahaleler ve Türkiye'nin bugünü ve yarının değerlendirmesi.... Osmanlı'da ilk ulusal hareket Sırplar tarafından başlatılmış (bunu isyanlar ile değerlendiriyorsak çok daha önceleri ayaklanan başkaları vardı.) "Modernitenin gereklerini yerine getirmek Türk egemenliği uğruna kendi ayrıcalıklarından vaz geçmek istemeyen büyük güçlerin çıkarlarıyla çatıştı. Sadece kapitülasyonlar Türk egemenliğini ve hukukun birliği ilkesini ihlal etmekle kalmıyor; bunların varlığı, reform yapma görevini de imkansız hale getiriyordu. BABIALİ, AVRUPA ELÇİLİKLERİNİN VETOSUNA TAKILMADAN YASA ÇIKARAMIYORDU.."(Bizde pek bundan bahsedilmez) Meraklısı için tavsiye derim. Güzel tespitler de var. Bir de yazar 95 sonrası için ne yazardı acaba merak ediyorum...
Fransız arşiv belgelerine dayanarak bir de böyle yazımı var. Mithat Paşa Osmanlının son dönemine damgasını vurmuş bir devlet adamı. Ziraat bankasının, emniyet sandığı ve sanat okullarının kurucusudur kendisi. Bunun yanında valiliği sırasında da çok hizmeti geçmiştir. (Düne kadar ziraat bankalarında tablosu asılı dururdu, ama son dönem siyasi değişikliklerden birkaç yıldır o da etkilendi ve kaldırıldı sanırım, artık yok.) Öteki tarihçiler hiç sevmezler dönemde yaşanan ne varsa onu suçlarlar. Bir çoğu nefretle yazılmış yalanlardır. 93 harbi dediğimiz savaşta adama suç atarlar ama çok öncesinde azledilip sürgün edildi. Ayrıca savaştan sonra göreve davet edildi ve suriye valisi yapıldı. Burada yaptıkları da takdirle karşılandı. Aynı padişah tarafından. Yine aynı padişah tarafından 5 yıl sonra Abdülazizi öldürme suçundan yargılanarak mahküm edildi. Yargılama öncesi Fransız konsolosluğuna sığınır. Fransızlar o günlerde Tunusa göz diktiği için Mithat Paşayı Tunus karşılığında teslim ettikleri söylenir. Şunu da unutmamak gerekir dış güçlere sığınanı da sevmezler..
İmparator Konstantinin kurduğu 1. İznik Konsilinde yaratılan hiristiyanligi ve Isa'nın hayatının nasıl Apollonius'tan alındığını anlatan güzel bir eser.
Cevabı verilmemiş sorun teşkil eden dini konular hâlâ ilgi çekiyor çünkü ülke "bir arpa boyu yol alamamış" .yazar da güncelliğini yitirmemiş bu konulara son derece hâkim olarak irdelemiş. (Tabi birileri cevap vermek yerine öldürmüş) büyük bir Din adamı sıfatıyla toplulukların ve bireylerin vicdanları üzerinde etkili olmayı görev sayanlara; Allah’ın Gâşiye suresindeki “Habibim, hatırlat, çünkü vazifen ancak uyarmaktır; yoksa onların üzerinde denetici değilsin” buyruğu ile Hz. Muhammed’e bile bu hakkı vermediğini bilmeyenlerdir. Sanırım ülkemde insanların dinsel alanda zaman zaman karşılaştıkları çalkantılar, gruplaşmalar, yabancılaşmalar, tarikatçılığa itilmeler, dinini kendi öz dilinde, kendi yazısı ile okuyup anlayamamasından kaynaklı.. Hal böyle olunca haşa "peygamber olmuş ta ümmet kayıran ona buna yaradan hükmünde "dinsiz,kafir,münafık,vs..diyen çıkar." Kitapta örneklerle anlatmış hoca. Bu meseleler nasıl böyle buralara geldi demeden edemiyor insan. Bir de bunların devletimize bakış açısı var. Devletin herşeyinden faydalanıp vergi vermeyip küfür devleti ilan etmeleri ve herşeyi hak görmeleri yok mu? #din #araştırma #siyasitarih #bahriyeüçok #Atatürkünizindebirarpaboyu
Çıkarımız uğruna her birimiz bir dogmaya sarılmışız ha babam ha çekişiyoruz. Bu gidişle her türlü dogmatizme karşı ömrü boyunca savaşmış Atatürk'ü bile dogmalaştırıp bırakacağız."Atatürk'e ve halka karşı olan politikacılar; tıpkı Atatürkçü ve halkçılar gibi Atatürk'ten yana görünüp fakat Atatürkçülüğü ters yüz ederek halkı kandırmaya, yani halkın kendi yaratıcı gücüne kavuşmasını önlemeye, hiç değilse geciktirmeye çaba harcamaktadırlar..O iktidara kim gelirse gelsin, bir kolayını bulup ona sığınacak ve "yurt sevgisi", "millet sevgisi" gibi kutsal duyguları kendine siper ederek işini yürütecektir. İktidarı kızdırmamak, ondan yana görünüp sinsice bildiğini okumak, yobazın başlıca kaygısıdır....#nadirdi #benAtatürkçüdeğilim #Atatürk #tarih #kitap #araştırma kitap; yazarın 60'lı yıllarda yazdığı yazılardan derleme. Bakıyorum o tarihlerde de bugünden farklı şeyler konuşulmuyormuş.. Meraklısına tavsiye ederim. Tek yanlı bakış açısından kurtulmak için..
Kültürel dokuyla ilgilenen bir gezginin Likya bölgesinde bugün edineceği ilk
izlenimlerden biri, bölgenin baskın bir biçimde her yeri kaplayan mezarlarla dolu olduğudur ve bu durum antik Akdeniz dünyasının geri kalanından bariz bir sekilde farklılık arz etmektedir.
Bu gün de dün gibi, Atatürk Türkiye'nin, en sağlam ve ebedî güç kaynağı, hayat vericisidir; kimse onun ne bu ünvanını ne de Cumhuriyetin yaratıcısı olma sanını tartışamayacaktır. "Gelibolu yarımadasının güney ucundaki Seddülbahir'de Mehmet adlı bir çavuş, tüfeği kilitlenince elindeki taşla bir İngiliz denizcisine saldırarak ülke çapında ün kazandı. Mustafa Kemal bu olayın yayınlanmasına yardımcı olarak günümüze dek Türk askerleri için kullanılan "Mehmetçik" adının doğmasını sağladı." demiş 1915'ten sonra bu tabirin kullanıldığını ve olayın bu şekilde olduğunu biliyorum ama bunu Atatürk mü demiş bilmiyorum..Ayrıca Kitapta bazı olaylara dair bizim kaynaklarda duymadığım ayrıntılar varken bir çok anlatımda isimsiz belirtmeler var ki bu okuyan için pek hoş olmayabilir. Anlatım harika değil ama yapılan inkılapların bir yabancı gözüyle değerlendirmeleri düşünüldüğünde objektif olarak okunabilir. Yazarın kendi görüşleri yanında başkalarının da negatif düşünceler içeren anlatımları var. Ömrüm yeterse Atatürk hakkında yazılan olumlu olumsuz tüm kitapları okumak istiyorum... Burda fikri bağnazlığın ötesinde anlatılmamış bir tarihi büyük var.. #Atatürk #KemalAtatürkbatınınyolu #Alexandrejevakhoff #zekiçelikkol #tarih #cumhuriyettarihi #okumakgüzeldir
iki tür cadı tanımlanmaktaydı. Birincisi
Beyaz cadı olup hastaları iyileştiren ve zenginlik getiren ikincisi
ise fakirlik, hastalık ve felaket getiren cadılardı.
Margaret Murray, cadılığın kökenlerinin Hawaii ve
Afrika'daki Şamanlar tarafından uygulanan Paleolitik festival-
lere dayalı olduğunu ileri sürmektedir.