Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Onlar yalnızca yaşanırlar
"Seviyorum, istiyorum, nefret ediyorum" gibi. Ama son zamanlarda eylem bildiren sözcükler, sahip olmak kavramları ile ifade ediliyor. Böyle bir durumda da, isimler fiillerin yerinde kullanılıyor. Eylemleri, sahip olmak eğilimli isimlerle birlikte kullanmak, dili mahvetmek demektir. Çünkü süreçlere ve eylemlere sahip olmak mümkün değildir, onlar yalnızca yaşanırlar.
Sayfa 41 - Dildeki DeğişimlerKitabı okudu
Dil Tarihi
...ülkeler ne kadar geri kalırsa eski dillerde o kadar iyi korunuyor.
Reklam
Topluluk Problemi
Dil ne kadar kendine özgüyse topluluk da o kadar birbirine bağlı olma eğilimindedir ve bunun tam tersi de geçerlidir. Bugün İngilizce konuşan bir topluluktan tekil olarak bahsetmek kulağa garip gelmektedir ve artık farklı topluluklarla konuştukları farklı 'İngilizcelerden' bahsetmek gerekmektedir
Topluluk Problemi
Eğer gerçek topluluklar karman çorman ilişkilerden oluşuyorsa ideal olanlar -Benedict Anderson'un tanımıyla 'hayali topluluklar'- net sınırlara sahiptirler. Hayal edilen topluluklar, hayal gücünün diğer unsurları gibi gerçek etkilere sahiptirler. Belirli bir dili ya da bir dilin çeşitlemelerini dayatarak bir topluluk oluşturma girişiminin önemli sonuçları bulunmaktadır ve bunlar her zaman planlanan sonuçlar değildir. Bundan dolayı dillerin rolünü yalnızca bir topluluğun Birlik bağı hissinin yansımaları ya da ifadeleri olarak değil, aynı zamanda onların yapılanma ve bozulmalarının aracı olarak incelemek zorundayız.
Dilin Toplumsal Tarihi
19 yüzyıl tarihçileri, milli birlik üzerine odaklanma eğilimindeydiler ve herhangi bir dil üstüne yazarken sanki o dil bir hayvan ya da bitkiymiş gibi 'evriminden' ya da 'büyümesinden' söz ederek sosyal çeşitliliği göz önüne almıyorlardı.
,tıpkı gençliğin zihindeliğine bedel olarak ödediğimiz ihtiyarlığın dermansızlığı gibi.
Reklam
Bir çocuk için bilinmeyen dil İngilizcedir (Türkçe, Japonca, Inslekampx dili ya da Arapçadır); bilinen dil ise mantıkçıdır.
Diller o dili konuşanların hayat alanları yıkıldığında kaybolur, örneğin soykırım sebebiyle, zorla asimile edilme ya da asimile etmeyi hedefleyen bir eğitimle, Nüfus bakımından kaybolma ile Krauss’un “kültürel sinir gazı” diye adlandırdı elektronik medya bombardımanı ile. Daha baskın kültürel sosyal ve politik yok etmeleri durduramazsak da yerli dillerde, edebiyat alanında ve televizyon alanında bazı eğitimsel gereçler geliştirerek bazı dillerin yok olmasını önleyebiliriz.
Anlama eyleminin sürecinin tamamı, yolda karşılaşan iki psikanalist ile ilgili fıkrayla daha iyi ifade edilmiştir. Biri “Günaydın“ der, diğeri ise “Ne demek istedi acaba“ der.
996 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.