Alıntı, aklıma Max Stirner'in Biricik ve Mülkiyeti'ni getirdi!
❝Biz; bütünün içine bir, birin içinde bütünüz.❞
❝Ebedî, bölünemeyen ve tek olan BİZ’den başka kimse yoktur.❞
Sayfa 5 - Plato Film Yayınları – 4. Baskı ~ Nisan 2011, İSTANBULKitabı okuyor
Bugünün en büyük suçu, ahlâkî noksanlarından ötürü kolektivizmi kabul eden insanlar tarafından işlenmektedir. Kabul ettikleri şeyin mahiyetini kendi kendilerine itiraf etmekten kaçan insanlar tarafından; köleliğe erişmek için bilhassa yapılan plânları destekleyen, fakat kendilerinin hürriyet aşığı olduğunu söyleyip bu gibi boş iddiaların arkasına saklanan insanlar tarafından; fikirlerin muhteviyatının tetkik edilmesine lüzum olmadığına, prensiplerin izahına lüzum olmadığına ve hakikatlerin gözleri kapatarak bertaraf edilebileceğine inanan insanlar tarafından işleniyor bu suç. Kendilerini toplama kamplarında ve kana bulanmış Dünya’nın harabeleri arasında bulunca, ❝Fakat ben bunu demek istememiştim!❞ diye sızlanarak manevî mesuliyetten kaçabileceklerini zannediyorlar.
Sayfa 2 - Plato Film Yayınları – 4. Baskı ~ Nisan 2011, İSTANBULKitabı okuyor
Kendimi mi öldürsem, yoksa bir fincan kahve mi içsem?
Aşkı mümkün kılan da ötekinde mevcut olan şeye dair fantazimizdir. Lacan, aşkta verdiğimiz şeyin elimizde olmadığına ve ötekinde onun elinde olmayan şeyi gördüğümüze işaret eder .
...Benzer inkâr biçimleri, insanların sınırlardan tamamen azade olduğu internet iletişiminde de mevcut: Güvenli yatak odalarından, gerçek dünyada asla tahammül edilmeyecek hırçın saldırılara kalkışılabiliyor. "Gönder" sekmesine basıldığı anda, saldırgan bir metin, gönderenin görüş alanından ve dolayısıyla sorumluluk alanından uzaklaşıveriyor. Burada da kişi söz konusu iletişim hiç gerçekleşmemiş gibi davranabiliyor.
Gelişigüzel görüşmeler Amerikalıların ve İngilizlerin hayatında önemli bir rol oynamaya başladı. ABD'yi ilk ziyaretimde üniversitedeki meslektaşlarım "Bir öğlen yemek yiyelim" dediklerinde, çantamdan ajandamı çıkarıp olası tarihlere bakmaya başlıyordum. Ama sonra yanımdakilerin yüzlerindeki ifadeden davranışının yanlış olduğunu fark ettim. Doğru protokolü anlamam için bu kadarı yeterli oldu. Gelecek için yemek planları yapılıyor değildi aslında. Birisi "Bir öğlen yemek yiyelim" dediğinde, uygun yanıt şuydu: "Çok iyi olur. Tamam, yiyelim. Boş olduğunda ara beni." Yani, "Bir öğlen yemek yiyelim" demek, "Nasılsın?" demenin başka bir yoluydu. Muhatabın ayrıntılı bir şekilde değil, sadece iyimser bir "Çok iyi olur" veya muhtemelen "Sen nasılsın?" ile yarıt vermesi gerekiyordu. Bunlar yüzeysel sınırlar oluşturma amaçlı nezaket biçimleridir. Gerçek planlar, sahiden buluşulan veya yemek yenilen insanlara tahsis edilir: Bunlarda belli bir zaman belirten "(öğlen yemeği/kahve/akşam yemeği/sinema için) boş musun?" formülü kullanılır.
Asıl sorun hâlâ başkaları tarafından sevilmeyi umuyor olsak da , kendini sevmeyi bu kadar öne çıkaran bir kültür içinde başka birini sevmenin gittikçe güçleşmesidir belki de .
"Mış gibi" kişiliği olan insanlar taklide yatkındır. İç içe giren kimlikler veya ikiz yanılsamaları gibi kimlik sorunları olabilir. Taklit saplantısı psikotiklerin özellikleri arasındadır, kendilerini bir dizi fikre göre şekillendirdikten sonra, bu fikirleri aynı hızla terk edip başka insanlarla güçlü özdeşleşmeler kurarlar. Güçlü bir özdeşleşme kurulan kişiyle ilişkide bir terslik olmadığı sürece psikoz çoğu zaman tetiklenmeden kalır.
Kapitalizm köleyi özgürlüğüne kavuşturur ve tüketici haline getirir , ama sınırsız tuketimin ucunda tüketicinin kendi kendini tüketmesi vardır.
Kişisel Gelişim Kitapları
Birinin yazdığı bir kitabı okuyarak hayatlarını değiştirmeye çalıştığını fark eden George Carlin şöyle diyordu : " Bu gelişim hiç de kişisel değil. "
Sevişmenin nasıl olması, nasıl hissettirmesi gerektiği üzerine medyada yer alan hâkim fikirlerle kıyaslanınca kendi cinsel hayatımız düpedüz sıradan görünüyor. Viktorya döneminde tabu olan sevişmek idiyse, şimdilerde sevişmemek tabu haline geldi neredeyse; kendi cinsel hayatları konusunda sessiz kalın insanlar, diğer herkesin gazete ve televizyonlarda resmedilenler gibi bir cinsel hayat yaşadığını hayal ediyor. Bu inanç yetersizlik duygumuzu artırırken, aynı anda koca bir endüstrinin serpilmesini sağlayan arzuyu da besliyor.
Hayatta geçinip gitmekten başka bir şey istemeyen biri , içindeki dehanın hakkını veremez .
Kapitalizm yetersizlik hislerimiz kadar , gelecekte hangi yolu izleyeceğimize karar vermekte ve böylece yaşamımızı iyileştirmekte özgür olduğumuz algısından da faydalanmıştır daima .
Birkaç bireyin milyonlarca insanın tepesine çöreklenmesini nasıl önlemeli? Bireylerde kendi yaşamını çekip çevirme, kendi yazgısını belirleme yeteneği yaratarak, başka bir deyişle gerçek bir halk yönetimi kurarak.
Siyasal önderler her zaman bir halk istencinin anlatımı, başka bir deyişle sıradan insanın kişilik yapısının yansımasıdırlar. Çelişkilerle dolu düşünce ve duyguları tıpı tıpına sıradan bireyin çelişkilerini dile getirir; sıradan bireyin kişilik yapısı çelişkilidir, hem ilerici, hem gericidir.