ben sözün gücüne çok inanıyorum.
Kürtçeyi yasaklayanlar, yasaklamalarla bu dilin yok olacağını, gücünü yitireceğini sanıyorlardı.
yasaklanmış söze bir saygınlık, bir güzellik ve bir güç vermek, işte ömrümün kısa özeti…
Kürtler kendilerine sunulmuş o siyasi dünyayı kabul etmiş, adeta orada hapis olmuş durumdalar. ve ne yazık ki o sınırları yıkıp, duvarları parçalayıp dünyanın meşgul olduğu bütün sahalarla birleşip buluşmak çabaları da son derece sınırlı.
Kitabın girişinde Gılgamış Destanı'ndan bir alıntı yapılmıştır. Bin yıldan sonra Baz da, aynı fersahlardan geçerek, Dağlar Ülkesi'ne, "karanlık" diyara doğru yola çıkar, ancak amacı Gılgamış'ın amacıyla aynı değildir. Biri ölümsüzlük otunu arar, öteki koynunda ölümü gezdirir. Bu yüzden amaçları gibi kaderleri de birbirine benzemez. Böylece, roman umutsuzlukla son bulur. Selim Temo'ya göre Baz, Gılgamış'ın aksine “ışığı bulduğu yerde kaybeder”.
Kalbi ülkeleri için atan bu gençler; bu toprakla bütünleşmiş yürekler. Bu karanlık coğrafyanın güneşi gençler, bu asi dağların doruklarında ateşin kıvılcımları... Adları yok onların, direnişçi diyorlar sadece... Ölümden yeni bir hayat yaratmaya aday isimsizler.