"Bir tüketim toplumu olduğumuz için, cinsellik, sevgiye dayalı yakın dostluğun eksikliğini gizlemek maksadıyla giderek sömürülmekte. İçimizde hissettiğimiz insan yabancılaşmasını fiziksel yakınlıkla kapatmaya çalışıyoruz."
Bütün toplumlar her zaman zorunlu harcamalar ötesinde har vurup harman savurmuş, harcamış ve tüketmiştir, çünkü toplum gibi birey de sadece var olmadığını, ama yaşadığını aşırı, gereğinden fazla bir tüketimde hisseder.
Geçmiş uygarlıkların tümünde dayanıklı nesneler, araçlar veya binalar kuşaklarca insandan daha uzun yasamışken, bugün onlarin doğmasını, gelişmesini ve ölmesini izleyen bizleriz.
İlk zamanlar sınıf ile ilişkili bir şey olan moda, ayakkabılar ve elbiseler
gibi belirli giyim eşyalarının nasıl kullanılması gerektiğini gösteren sert kurallarla ifade edilmiştir. Kurallar ayrıca hangi renklere hangi mevsimlerde izin verildiğini de açıkça belirtmiştir. Etek boylarına çoğu zaman Paris karar vermiş ve muhataplar da genellikle hiç sorgulamadan kabul etmiştir. 20. yüzyılın sonları itibarıyla tercih edilen kıyafetler artık sadece temel amaç ve işlevlerine göre seçilmemekte; bireylerin kendilerini ifade etmesinde, sosyal
konumlarını açığa vurmada ya da statü ve saygınlık kazanmalarında da rol oynamaktadır.