Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Unutulan Vatan; Doğu Türkistan!

Profil
İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret’te vebaldir. Çocuklara küfre karşı öfke duymayı büyük bir hakikat olarak öğretelim ki zalime dost değil Osman Batur, Abdulkâdir Damulla, Sabit Damulla gibi hasım olsun, “her şey bitti” dendiği bir anda murabıtlar ordusu olarak Kızıl orduları hezimete uğratsınlar. Çin de ABD de elbet bir gün çökecektir. Kavlî dualarımız fiilî dualarla birleşir, küfre olan adavetimizi Çin mallarını boykot ederek gösterirsek mazlumların duasıyla tarih olan Sovyetler gibi varlığını mazlumların ahı üzerine bina eden Çin de elbet bir gün enkaza dönecektir. Bin küsür yıllık ribatımız düşmeyecek, İslam’a yol açan Doğu Türkistan yeni Osman Baturlar yetiştirecektir. Sen sana düşeni yap ki Kiramen Kâtibîn melekleri seni bu zulmün karşısında duran bir muzdarib, bir murabıt olarak yazsın. Müslümanlara çağrıda bulun, “Çin malı almayınız!” de. Çevrene bu zulmü anlat; müminleri seher vaktinde mazlumların kurtuluşu, Çin’in yıkılışı için duaya davet et. Vakit tamam olup muhteşem ordular sefere çıktığında açık hava cezaevine dönen İslam beldeleri yeniden Müslümanlar için yurt olacaktır.
Doğu Türkistan'ın Osmanlı Devleti'ne Beyatı
Yakup Han'ın yazmış olduğu Ekim 1872 tarihli mektup, İstanbul'da Sultan Abdulaziz Han'a sunulmuştu. Yakup Han, bu mektubunda özetle şöyle diyordu: "Duyduğumuza göre bütün Müslümanların halifesi olarak zat-ı şahaneniz, himmetinizi İslam'ın hayrına sarf etmektesiniz. Bu arada biz de sizlere niyazda bulunmayı ganimet
Sayfa 112 - Kaşgar YayıneviKitabı okudu
Reklam
Hazin Bir Göç Hikayesi...
"Elveda vatan" diyeceğimiz 23 Aralık 1949 tarihi gelmişti. Sabah Kukluk'tan ilk göç hareketine başladık... Önümüzde büyük bir tehlike arz eden Gobi Çölü vardı ki, buradan sağ salim geçebilmemiz imkânsız gibi bir şey olacaktı. Bu monoton yürüyüşün kaç gün sürdüğünü ancak küçük kız kardeşim sayesinde öğrendik. Nur Kemal her gün yol aldığımız yerden bir taş alıp saklamış. Saydığında 28 çıktı. Sabah akşam yola devam ettik. Etrafta tek bir ağaç veya yeşilliğe rastlanmıyordu. Yer o kadar sert ve keskindi ki zavallı hayvanların ayakları kan içinde kalıyordu. Karnı acıkanlar için yemek vardı fakat arkadan içilecek su... İşte bütün derdimiz bu idi. Hayvanlar da acıkıyor ve susuyorlardı. Gobi'ye gireli 48 saat olmuştu. Suya rastlamamıştık. Su için her çareye başvuruluyordu. Koyunlar kesiliyor, kanları içiliyordu. Zavallı hayvanlar çok kurumuş olmalarına rağmen yine de işe yarıyorlardı. Bazılarının da zayıf develeri keserek karnından su aldıkları görülüyordu. Yaşamak azmi insana inanılmayacak hareketler yaptırıyordu. Bütün bu sıkıntılara rağmen kafilede kimsenin aklına geri dönmek gelmiyordu. Komünistlerin yanına gidip onlardan su temin etmektense ölmek daha şerefli olurdu...
Sayfa 72 - Kaşgar YayıneviKitabı okudu
Doğu Türkistanlı Bir Muhacirin Sözleri:
Hür dünyada hiç olmazsa o mübarek vatanda doğduğumuzu söylesek bile hizmette bulunduğumuza kani olacaktık...
Sayfa 72 - Kaşgar YayıneviKitabı okudu
çin Zindanlarında Doğu Türkistanlı Müslüman Olmak Demek:
Aynı zamanda mahkûmlara verilen yemekler genelde yetersiz ve kötü hazırlandığından sık sık zehirlenme vakaları görülmektedir. Ayrıca içki içmeye ve her cuma domuz eti yemeye zorlanan mahkûmların konuşması, gülmesi, ağlaması ve -trajikomik olarak- işkenceden dolayı bağırması yasaktır. Mahkûmlar, kampların farklı fazlarında günde ortalama 17 saat
Sayfa 70 - Kaşgar YayıneviKitabı okudu
İnsanları vatanından koparıp başka ülkelere yollamanın suç olduğunu belirtti.
Sayfa 64 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Cebindeki çaputu çıkarıp kalbine bastırarak doğru bambuyu aradı. Dileğini bambular taşıyacaktı çünkü yakınlarda çaputunu bağlayabileceği bir ılgın ağacı yoktu. Ilgın bambudan güçlüydü. Ilgın, tıpkı Uygur halkı gibi, çölün yer değiştiren kumlarından sağ kurtulmayı bilirdi; derin kökleri şiddetli rüzgârlar karşısında onu toprağa bağlardı.
Sayfa 48