Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Korlan

Korlan
@korlan
Kurt bulaşmıştı bakışlarına, bu yüzden Acun'un en etkileyici silahıydı gözleri. Ve beraber dolaşsın istemiştim ruhumuz, Asya'nın Bozkırlarında...
1928 Ankara Zaman gençlerin yetiştirilme zamanıydı artık. Eğitimin iyileştirilmesi, okuma yazma oranının çoğalması gerekiyordu artık. Çağdaş okullar artmalıydı, öğretmenler yetiştirilmeliydi. Mustafa Kemal Paşa bir sabah kalktı ve devrimlerinde sıranın yeni Türk Harflerinin kabul edilmesine geldiğine karar verdi. Artık Türkçeyi Arap harfleriyle değil Latin harfleriyle öğretecekti halkına. O dönemde Anadolu’nun %3ü okuma yazma biliyordu bu felaket tabloyu değiştirecek öğrenmesi çok daha kolay olan latin harflerini tüm ülkenin eğitim programına sokacaktı. Uzmanlarına sordu, ‘ böyle bir alfabe değişikliği kaç senede başarılır arkadaşlar ‘ her kafadan bir ses çıkıyordu bazı uzmanlar hatta İsmet paşa bile tüm devlet işlerinin çıkmaza gireceğini ülke de kaos olacağını söylüyorlardı. Yeni sisteme geçmek için 15 yıl gerektiğini iddia edenler bile vardı. Sonunda dil bilimcilerden biri şöyle cevap verebildi. ‘Paşa bu değişim için en az 5 yıllık bir geçiş süreci gerekir. Ancak bunlardan sürede tüm ülke yeni harfleri öğrenir ve kullanır hale gelir.’ Mustafa Kemal her zamanki gülümseyişiyle cevap verdi ‘3 ayınız var!’
Reklam
Mustafa Kemal 28 Ekim akşamı verdiği bir yemekte Fuat ve İsmet’e dönüp yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz dedi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
1923’ün Mart ayındaydık. Akşam olmuş, Mustafa Kemal, ben, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy ve bir iki arkadaşımız daha yemek yiyor müzik dinliyorduk. Paşam keyifle ve umutla konuşmaya başladı. ‘Efendiler, hepimiz Osmanlı İmparatorluğu’nda doğduk ama artık padişahlık yok. Böyle bir imparatorluk da kalmadı. Bu ülkeyi bizler idare edeceğiz ve idare şeklimiz cumhuriyet olacaktır. Bu konuda hemen bir kanun teklifi hazırlayıp meclise sunalım.’
Reklam
Atatürk dedin mi akan sular duruyordu. Atatürk en büyüktür Atatürk hata yapmaz Atatürk insan üstü bir varlıktır her şeyimizi ona borçluyuz gibi sözler edilirdi evde. Dolaysıyla Atatürk hakkında iyi lafın dışında laf söyleyemezdin. Hafif iyi laf bile geçerli değildi. Bol iyi laf etmeliydin…
Hayata yırtmaktan ziyade sevmek; fakat sevmekten evvel sevilmek için gelmişe benzer nazenin bir edanın baygınlıkları vardı.
Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki? Hayatımda, olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum. Sylvia Plath
İnsanların hayatlarını kolaylaştıran her şeyi azar azar ihtiyarlığa, "zamanı gelince olur"a ertelediğini fark etti. Sanki gün gelir, insanın gerçekten vakti olabilirmiş gibi, sanki insan, hep hayalini kurduğu bu mutluluk dolu barışa, hayatının son anında kavuşabilecekmiş gibi.
Reklam
Riviére bir yerde şöyle diyor: "İnsanın kendini sevdirmesi için karşısındakine merhamet göstermesi gerekir. Ben merhametimi pek göstermem, merhamet etsem bile bunu saklarım. Siz de emriniz altındaki kişileri sevin ve merhamet gösterin fakat bunu onlara belli etmeyin."
Sevmek birine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır. Antoine de Saint Exupéry
Her şey üst üste geliyor, evin banyosu akıyor. Davlumbazım yok. Yaptığım yemekler evi kokutuyor, camı açtığımda ev soğuyor. Tuttuğum takım şampiyon olamıyor, sakinleşmek için attığım oltaya balık gelmiyor, markette seçtiğim kasa hep bozuk oluyor, yürüyen merdiven tam ortadayken bozuluyor, yoldayken, tam ben geçecekken kırmızı yanıyor, televizyonda ender olarak sevdiğim program olunca yağmur yağıyor, kara bulutlar çıkıyor, görüntü gidiyor. Belediyenin düzenlediği tiyatroya gideyim diyorum, ben gitmeden evvel doluyor. Ücretli tiyatroya, konsere gideyim diyorum, cebimde param olmuyor. Önüme bakıp yürüyeyim diyorum, karşımdan kız geçiyor, ona baktığımı sanıyor, "Ay bu da bana baktı. Erkekler hep bana bakıyorlar. Sen de kim oluyorsun tipsiz?" bakışı atıyor gururlu şekilde. Onları hem şımartmayayım hem de rahatsız etmeyeyim diye yere bakıyorum. Bu kez de saygın beyefendilerin saygın ağızlarından çıkan tükürük manzaralarını görüyor, midem bulanıyor. Toplu taşımaya bindiğimde ter kokan hep bana denk geliyor. Resmi bir kuruma gittiğimde asık suratlı bana denk geliyor. Kimse bilmediği bir konu hakkında bilmiyorum demiyor, aksine biliyormuş gibi davranıyor, gerçekten bilmediğini de bilmiyor. Bir de üstüne üstlük işim yok gücüm yok, ben sinir olmayayım da, ben nefret etmeyeyim de kim etsin?
Belki benim nefret ettiğimden daha da fazla nefret ediyorlardır ya da hiç de öyle bir şey yoktur, her şey güllük gülistanlıktır ya da çıkarları uğruna öyle gözüküyorlardır. Ne çıkarları var? Bunlar çok basit şeyler bile olabilirler. Mesela, insanlarla iyi geçinemezsen hangisine yeni aldığın son model telefonu göstereceksin, yeni arabanı göstereceksin, kimi evine davet edip yeni koltuk takımlarını göstereceksin?
"...Camus'un günlüğüne not ettiği, 'Ölümüm bile tartışma konusu olacak. Oysa, bugün en derinden arzu ettiğim şey, sevdiğim insanların huzurunu bozmayacak, sessiz bir ölümdür.' cümlesi manidar."
903 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.