Içimizde varoluştan gelen korkular vardı: Ateşten ya da acıdan korkmak gibi. Bir de içimize zorla yerleştirilen korkular, insanlara ya da kendimize dair. Ve her nasılsa, ilkiyle başa çıkmak, ikincisinden çok daha kolaydı.
Zira dehşet eskiden; bir bıçak gibi, bir tabanca gibi ve kan içinde kalmış parmaklarla hayata tutunmak gibi hissettiriyordu. Şimdi ise varlığın ta kendisi gibi hissettirmekteydi.