Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kültürlü Bir Çaba

Reklam
Size şunu hipotez olarak sunuyorum: Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben-merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin, sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum.
Sayfa 263Kitabı okudu
Varsa aranızda o kalleş acının hiç bitmeyeceğini düşünenler, size benden söz; bir zaman gelecek, koca bir günü onu hiç düşünmeden geçireceksiniz; bir zaman gelecek, neden olmadığını anlayacaksınız ve şükredeceksiniz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz."
Sayfa 232Kitabı okudu
Niçin ruhumuzun asla ısınamadığı kalıplarda kalmaya mecburuz?
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Kendiniz olun! Kim olduğunuzu anlayın. Kendinize güvenin, sahip çıkın. Eleştirenlerle birlik yapmayın. Herkesin hatası olabileceğini bilip kendinizi kabul edin. Şefkati ve değeri önce siz kendinize gösterin. Dünyanızda öyle bir anlam yaratın ki bunu değiştirmek isteyenle değil onun içinde olmak isteyenle birleşin
Aşk dediğimiz durum bize zarar veriyorsa yani huzur duygumuza kastediyor, güven duygumuzu sarsıyor, kendimizden uzaklaştırıyor, istismar edildiğimizi düşündürüyorsa aşkı değil bilgiyi seçmek esastır.
Birlikte olduğu insanı değerleriyle suçlayan, hedeflerini eleştiren ya da eylemlerini engelleyen herkes bir ötekinin hayatındaki anlamı ve tatmini yok etmek için kasıtlı davranmaktadır.
Düzelmesi için beklemek ve beklemek... Ne çok beklendi. İyimser bir şekilde, kendimizi kandırarak, hayallere farklı kimlikler dikerek... Kaybettiğine dönmeye çalışmak herkesin en doğal tercihi olmadı mı? Eksilmemeye çalışmak...
Reklam
Ayrılmayı düşündüğü zamanlarda tuzağa düşüren hatta ayrıldıktan sonra bile içe sindirilmeyen o paylaşılmış sıcak anlar… Kalbini ve varlığını bir bütün hissetmiş olmanın doyumu… “Ancak” kelimesi bölüyor işte bu tılsımı. “Ancak ve sonrası” diyor ki bu anlar ilişkinin bütünü boyunca yaşamış acıları temize çekmeye yetmiyor. İhmali, istismarı, suistimali açıklayamıyor. Bunların tekrar yaşanmayacak olmasının garantisini vermiyor. Hatta maalesef tam tersi oluyor. Ayrılma sebeplerimiz sonraki zamanlarda kendini tekrar ediyor. Defalarca aynı sorulardan sınava girip cevabı yine bulamıyoruz. Bu kez başaracağız dediğimiz sahneler yeniden canlanıyor. Orada daha fazla oyalanmamak da işte insanın kendi hayatına borcudur. Yeniden yola çıkma kararı, başka yaşam deneyimlerinde varlığının güzelliğini sorgulamaya dair vazgeçilmezimizdir. Acısa da devam etmek gerektiğine dair sinyalimizdir.
Yaşam akıp giderken hayatımıza kattıklarımız kadar kaybettiklerimizden de sorumluyuz ve hepsi değerli, anlamlı. Çünkü hepsi farklı noktalarda bize bir şey öğretmeye, farklı hikayeler anlatmaya geldiler. Gelenler gidişleriyle de bir şeyler söylerler. Gidenler daima bize bir meselenin üzerine basıp yükselmemiz için fırsat sunarlar aslında. Bu kadar kıymetli bir bilginin bedeli de acı denilen duygu olmasın mı?
Asıl hikâye şarkıyı her zaman doğru çalıp tamamlamak değildi. Asıl hikâye müziği arzuyla ve tutkuyla hissetmek ve yeniden bir başka notada yakalamaktı. Yani müziği yaşamaktı. Hayatı olduğu gibi…
Tüm takıntılar aslında yanıltıcıdır. Hedef saptırır... Oysa bu yanılsama asıl ilgilenmemiz gerekenin kendimiz olduğunu unutturur ve tam da bu sorumluluktan kaçtığımızı saklar. Takıntılar gerçek sorunlara daima paravandır.
Duygularınızın eylemi durdurmasına izin vermeden, gelen olumsuz duyguya katlanmayı göze alarak sadece eyleme odaklanmak. Günün gerektirdiklerini yapmak, çalışmak, üretmek, öğrenmek, izlemek, okumak, yemek yemek, yürümek, yorulmak, konuşmak, dinlemek, koşmak, yazmak, resim yapmak, film izlemek, balarılarının hayatını okumak, seyahat etmek, gitmek, dönmek, çorap örmek, başınıza örülmüş çorapları sökmek, vurmaya çalışanın elini tutup engel olmak, sarılmak, sevişmek, ağlamak, didinmek, evi dağıtmak, evi toplamak, işe gitmek, başka iş aramak, yarım bıraktığımız her şeyi tamamlamak, yarım kalmış mektubu göndermek ya da yırtıp atmak.. Ama ne olursa olsun eylemde olmak. Hareket iyileştirir insanı.
247 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.