“Sadece yaşadığın bomboş hayatı burada ölerek anlamlı kılma çabasındasın. Eğer bugün burada ölmezsen hayatında anlamlı hiçbir şey olmayacak. Sen en çok hayatını boşa harcadığını fark etmekten korkuyorsun.”
“Hiçbirimiz gerçekten iyi değiliz” diye yanıtladı papaz nihayetinde. Öylesine nazik, öylesine kibar bir şekilde omzuna elini koydu ki Devon neredeyse kusacaktı. “Yapabileceğimiz tek şey bize verilen ışıkla yaşamaktır.”
“Bazılarımızın hiç ışığı yok” dedi Devon. “O zaman nasıl yaşamamız bekleniyor?”
“Soldurmayın hayatı acıyla, ölünce hepiniz sadece acılardan bahsediyorsunuz
oysa ki insan güzellikleri hatırlamalı.
Son nefesinizde ruhunuz birer kuş gibi hafif olmalı,
Rüzgarlara karışmalı, acının ağırlığıyla denizin dibinde solmamalı.”
“Hazineyi aramak için çıkılan o uzun yolculukları anlatan hikayelere bir bak. Günün sonunda bulunan şey asla aranılan şey olmuyor! Hazinenin hiçbir önemi yok, asıl olan yolculuğun sana ne kattığı. Geri döndüğünde asla yola çıkan kişiyle aynı olmuyorsun.”
“Ama gölgeler baharın hiç pes etmeyeceğini hesaba katmıyor. Karanlık ne kadar güçlü olursa olsun daldaki tek bir çiçek yeniden umut oluyor insanlığa. Gölgeler karanlıkta baharın geri gelmeyeceği zamanı beklerken dışarıda yine çiçekler açıyor.”
“Mutlu olmayı umarak doğup bunun arayışında birbirlerini yok ediyorlar. Doğrusu dövüşmemeleri daha iyi olurdu. İnsan kendi doğasından kaçamaz. Zavallı… Ama bir kurtuluş yolu var. Hepsi ölmeli.”