Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Buse Çelik

Buse Çelik
@llevvlla
Gazi Üniversitesi
Ankara
İzmir, 17 Mart 1998
12 okur puanı
Nisan 2018 tarihinde katıldı
İslamın Dirilişinde Asya ve Afrika'nın Durumu
Nasıl geçmişte Batı Medeniyetinin kendini bulmasında İslam Medeniyeti kaynaklarından faydalanması başlıca rol oynamışsa, Doğunun da, bugün ve gelecekte, kendini bulması ve ortaya koymasında, birinci müracaat kaynağı İslam olacaktır. Ama belki bu sefer medeniyet stokundan çok İslam ruh, zeka ve ahlakına, cihat şuuruna, kısacası İslam ümanizmasına başvurmak gerekecektir.
Sayfa 13 - Diriliş Yayınları
Reklam
İslam Dirilişinde Avrupa'nın Durumu
Avrupayı insanlık bütününe adapte edici yalnız İslam Gücü olabilir. Avrupa'nın, geleceğini garanti etmesinin birinci şartı, Avrupa Birliği'ni gerçekleştirmekse, İslamın yeniden canlanışına set çekmemesi, hatta destek olmasıdır. Avrupa'nın bugüne kadar İslam Dünyasında uyguladığı makyevellik usuller bir son bulmazsa, bu, bizim kadar ve hatta bizden çok (çünkü: artık İslamın Uyanışını hiçbir engel durduramayacaktır.) kendisi için "basübadelmevtsiz ölüm" olacaktır. İslamın Dirilişi deyimiyle şüphe yok ki, İslam halklarının dirilişini söylemek istiyoruz. Yoksa İslam prensiplerinin değil. Çünkü: İslam prensipleri hiçbir zaman ölmemiştir ve ölmez, her zaman için dipdiridir, ezeli ve ebedidir.
Sayfa 11 - Diriliş Yayınları
İslamın Dirilişinde Avrupa'nın Durumu
Dünya tarihinin bir eşini kaydetmediği bir medeniyet olan Endülüs Medeniyetinin katili bizzat Avrupa değil midir? Kendi hocasına saygı borcunu unutan, çömezinden sevgi beklememelidir.
Sayfa 10 - Diriliş Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İslamın Dirilişinde Avrupa'nın Durumu
Dışa dönüğün azabı, bir intihara doğru gelişirken, peşinden bütün bir dünyayı sürüklemek ister. Bir asil gibi bile intihara gitmedi; kimseye zarar vermeden bir kılıcın üzerine atlayarak kendini ortadan kaldırma yolunu seçmedi; kendi yanarken, Neron gibi Romayı da beraber yaktı.
Sayfa 9 - Diriliş Yayınları
Milliyetçiliğimiz
Bugünün ileri cemiyetleri arasında yer almaya çağrılan büyük, köklü Türkiye'nin dünya ölçüsündeki ideolojisi; bu kadar ağır imtihanlardan sonra erişilen <milliyetçilik>ten başka şey olamazdı. Gene bunun içindir ki bu milliyetçiliğin ilk faslı: Topluluğumuzun, toprağımızın, tarihimizin gerçeklerine uyan bir realistiktir. Bu realizm yüzündendir ki bizim milliyetçiliğimiz ne yalnız başına his, ne yalnız başına kan, ne yalnız başına toprak birliğine dayanmaz.
Sayfa 47
Reklam
Milliyetçiliğimiz
<Bu toprak için toprağa düşenler> şimdi sağ olsaydı, bugünün milliyetçiliğini <kendine gelme, kendine doğru toplanma, bulduğu yeri doldurma, bu yerleri ebediyetlere kadar Türk olarak koruma!>dan başka ne ile karakterlendirirdi?
Sayfa 47
Rejiyonalist Kimdir
Bu vatanı bu gözle gören, bu vatanı bu yekpareliği ile ruhuna yerleştiren bizler; milletin çalışmalarını daima Türkiye'nin hayatı, ihtiyaçları bakımından düzene koyduk. Osmanlı İmparatorluğunu kurarken metropolümüz, anavatanımız olan Anadolu; bugünkü Türkiye'nin ta kendisidir. Meriç'ten Ağrı dağına kadar, bu yekpare vatana kâh Türkiye, kâh Anadolu diyoruz. Bunu derken, böyle hareket ederken, Türkiye Cumhuriyetiyle, tam mutâbakat halindeyiz.
Sayfa 43
Rejiyonalist Kimdir
Her köşemizin ayrı bir hususiyeti, ayrı bir güzelliği vardır ve orada doğup büyüyenin bu hususiyeti, bu güzelliği anmasını, sevmesini, hele Türkiye ölçüsünde değerlendirmesini harsımız için kazanç -hususî idareleri şiddetle alıkoyan- devletimiz için kazanç biliriz. Amma bu gayreti, bir mıntıka vatanperverliği şekline sokanlarla barışmamıza imkân yoktur.
Sayfa 43
Rejiyonalist Kimdir
Bugünkü Türkiye halinde, yekpareliğe kavuşan anavatanımızda da rejiyonalistler görünmemiş değildir. Ermenilerin, Kürtlerin hareketleriyle; Pontoscuların hareketini ve daha buna benzer bir, iki teşebbüsü, siyaset yapan rejiyonalistlerin körüklediğini biliyoruz. Bunların kökü daima dışarıda, ecnebî memleketlerdedir ve hepsi de; tarihin azametli nehirler halinde akıp gelerek döküldüğü bu yekpare vatanı, parçalamayı; bütün Türklüğün, bütün Türklük tarihinin tek mümessili kalan Türkiye'yi ortadan kaldırmayı hedef bilen ecnebî devletlerin emeline, planına göre yürümüştür.
Sayfa 41
Rejiyonalist Kimdir
Türkiye'nin rejiyonalizmi tanımamasına imkân var mıdır? İmparatorluk olarak, yer yer ayrılış hareketlerinin bütün kanlı safhalarına aşina olan Türkiye, siyaset yapan rejiyonalistin her türlü fesadına, suikastina uğramıştır. Romanya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan'dan tutunuz da; Mısır'ın, Arnavutluk'un, Irak'ın, Suriye'nin, Arabistan'ın imparatorluktan ayrılmak için giriştiği her türlü düşmanlık; metropol çocuklarına neye mal olmuştur, biliyoruz!
Sayfa 41
Reklam
Tarihimizin Öğrettikleri
Dünyada mahşerlerin kaynaştığı bir anda, tarihimizin üstüne eğilmek gösteriyor ki bu vatanı lafla almadık. Buradaki büyük, ebedî Türk şahsiyetini lafla kurmadık. Buraları, birbirinden ağır tarih hadiseleri yaratarak <bizim> yaptık. Yendiğimiz düşman kütlelerin meydana getirdikleri eserleri, Bizans'a yakışır, Haçlılar'a yakışır surette yıkmadığımıza, koruduğumuza, bugünün nesilleri üzülüyor, kızıyor. Biz o düşman milletlerin yapıp bıraktığını o kadar geçtik ki; bu memlekete damgamızı öyle eşsiz iki hayat özü ile: Zekâ ile, kanla bastık ki buraların artık başkalarına ait olması ihtimali kalmamıştır.
Sayfa 37
Tarihimizin Öğrettikleri
Bir yanda eski Yunan kültürüne dayanan, nüfuzlu eritici Bizans İmparatorluğu; bir yanda dört yüz milyonluk kütlesiyle Türkler için bir ahtapot olan Çin; bir yanda kesildikçe üreyen mahşer: Islavlar; bir yanda İsa'dan önce üç bin yıldan beri Önasya'yı haraca kesen Sâmilerin yepyeni bir fışkırması; bir yanda barbarlıklarını pek silkip atamamış Lâtinlerin, Cermenlerin, Anglo-Saksonların elinde yaman bir taassup, zulüm, istila yatağını kesilen Hıristiyanlık; bir yanda bu Hristiyanlığa karşı canını kurtarmaya çabalayan Müslümanlık...
Sayfa 29
Tarihimizin Öğrettikleri
Türk illeri dört yandan, ille Bizans, Adalar, Ermenistan, Gürcistan yanından düşman illerin içine girmişti. Buralarda kılıca kılıçla, baskına baskınla, akına akınla karşı koymak gerekiyordu; her an tetik davranmak, tedbirli olmak, yiğit kalmak şart oluyordu. Hayat, bundan ötürü çetin, ateşli, fakat kahramanca kurulup gidiyordu. Şüphe yok: Karşılarındaki düşman da böyle idi, böyle yetişiyordu. O da yeni Hıristiyan olmuş, o da dinin emrini her buyruktan yukarı görmekte idi.
Sayfa 28
Vatanlara Dâir
Arkada hatırlayacak kimse kalmadığı zaman -tıpkı hatırlanacak şey olmadığı zamanki gibi- artık vatan yoktur! Bütün dünyanın hatırlaması, bir toprağı, bir coğrafyayı belli bir vatan halinde ihya etmeye yetmemiştir, yetmez! <Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır!> M.C.K.
Sayfa 25
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.