Eğer hidayete sahipseniz etrafınızdaki her şey nimettir. Hidayetiniz yoksa dünyadaki her şeye sahip olsanız da bu bir ferakettir. Hidayet varsa insanın yiyecek sadece bir lokma yemeği de olsa bu onun için nimettir. Hidayet sahibi olan insanın zorluk içinde olması da nimettir, kolaylık yaşaması da, sağlıklı olması da nimettir, hasta olması da. Ama hidayeti yoksa insanın bu dünyadaki tüm güzel şeylere sahip olması bile bir nimet değildir. Hiçbirinin anlamı yoktur. Yani bir şeyin nimet olup olmaması kişinin hidayet içinde olup olmamasına bağlıdır. Tüm nimetlerin ona göre dönüştüğü, başkalaştığı en önemli şey hidayet nimetidir. Ve inanmaya davet edildiğimiz şey, son vahiydir.
Enes bildiriyor, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana hitaben şöyle buyurdu: Ey Enes, ebedi olarak namaz kılmaya güç yetiremezsin. Namaza devam ettikçe melekler ebedi hayatın için sana duada bulunurlar, selamet dilerler.
Enes bin Malik radiyallahu anh diyor ki: Siz öyle işler yapıyorsunuz ki, o işleri gözünüzde kıldan daha ince görüyorsunuz. Biz ise onları Peygamber aleyhisselamın zamanında helak edicilerden olarak görüyorduk.
Buhari, Rekaik, 32/6492
Cehennem ateşi Rabbine şikayetçi oldu ve "Ey Rabbim, kendi kendimi yiyip bitirdim. Nefes almam için bana izin ver." dedi. Bunun üzerine Allah teala, cehenneme yılda iki kere nefes alma izni verdi. Bunlardan biri kışın, diğeri de yazın meydana gelmektedir. Sizin hissetiğiniz en şiddetli soğuklar cehennemin nefesindendir. "Sizin gördüğünüz en şiddetli sıcaklar da yine cehennemin nefesindendir."
Kimin başına bir musibet gelirse benim ölümümü hatırlasın. Sizden hiç kimse benden sonra, beni kaybetmek kadar ağır bir musibet yaşamaz. (İbni Mace, 1599)
Bir adam, değeri ister az olsun ister çok olsun, ölecek miyim kalacak mıyım diye düşünmemelidir. Düşünmesi gereken, kalkıştığı işleri eğri mi doğru mu yaptığı, yürekli mi yoksa ödlek mi davrandığı olmalıdır.