bu şehir nasıl uyuyabiliyor?
Bu şehir ne adi bir beton ve metal yığınıdır ki, kalp diye alışveriş merkezleri taşır göğsünde ve o alışveriş merkezleri, o plazalar, o beyaz boyalı tezgahlar her gün milyonlarca gecekondu hayalini yutar.
Ve ağzında evirip çevirdiği posayı, hiç utanmadan ve bir an bile titretmeden yüreğini karanlık mahallelere doğru tükürür. "F." bir posadır beyaz kafa için. Ahh, "F."
Beyaz ofislere, atölyelere, fabrikalara ve adını anımsayamadığım tonlarca insan pazarına düş, yorgunluk ve emek taşıyan bu minibüsleri yakasım geliyor. Yakasını geliyor tramvayları, otobüsleri, Kadıköy vapurunu ve başka bilumum şeyi.
Bizi hapseden, bizi kirleten, bizi döven, bizi yasaklayan, bizi okula almayan, bizi güzel mekanlara sokmayan kim varsa, ama kim varsa, hepsini yakmak istiyorum.
Elimde bir kibrit çöpüyle yazıyorum bu satırları ve "hadi kalk git" diyor kalbim, "kalk ve Taksim'den başla yakmaya." Çevir ve gözlerine bak meydandakilerin ve gözlerinde zerrece temiz yer bulamadığın bütün kafaları ateşe ver. Ateşe vermek istiyorum hayalı ve " Yenibosna Güzeli" diye kandırılan o bakımsız kızı yanıma alarak çekip gitmek istiyorum buralardan. Çek git ve arkanda ağlayan kimse kalmasın. Öldür gözyaşlarını ve ekmek olarak kalbini götür yanında. Bir kalp eğer gerçeklen "kalp"se doyurabilir hayalı.