Cuma duası olsun, mis gibi;
Allah'ım! Zikrinle sana yaklaşırım ve seni sana aracı kılarım. Cömertliğin ve kereminle beni kendine yakın bir makama ulaştırmanı istiyorum. Şükrünü bana azık kılmanı ve zikrini ilham etmeni istiyorum.
Hz. Ali
Hani İsrail ile ticaret yapılmıyordu.
Hani İsrail’e jet yakıtı satılmıyordu.
Hani İsrail’e askeri teçhizat satılmıyordu.
Hani devlet özel sektörün ticaretine karışamazdı.
Tarihin gördüğü en haysiyetsiz, en şerefsiz , en alçak, en yalancı işbirlikçi, ler bunlar.
Halkın gündemi çoluk çocuğunun rızkını temin edebilmek ve hayatını idame ettirebilmekken, siyasetin tek derdi yeni anayasa bahanesiyle siyasi ikbal!! Sandıktan çıkan dersi falan almadılar..
Okur Takip Önerileri
Tersine dünyanın büyük şehirlerinde yürümek bir tehlike, nefes almak bir kahramanlıktır. İhtiyacın tutsağı olmayan korkunun tutsağıdır: Bazıları sahip olmadıklarına sahip olabilme arzusundan uyuyamaz, diğerleri sahip olduklarını kaybetme korkusundan. Tersine dünya bizi komşumuzu bir güvence değil, bir tehdit olarak görmemiz için eğitir; bizi yalnızlığa iter, kimyasal uyuşturucular ve sibernetik dostlarla teselli eder; eğer serseri bir kurşun işini daha önce görmezse, açlıktan, korkudan ya da sıkıntıdan ölmeye mahkûm oluruz.
Eduardo Galeano, Tepetaklak
Bir çocukla karşılaştığında yüreğinde şefkat uyanmayana insan denmez. Çocukların katledildiği, karanlık zihniyetlerin kirli emellerine alet edildiği, satıldığı, siyasi bir malzemeye dönüştürüldü bir çağda buna sessiz kalanlara da insan denmez.
J. Heartfield, “Burjuva Gazetelerini Okuyanlar Kör ve Sağır Olur: Sizi Aptallaştıran Sargıları Çıkarın Kafanızdan!” diyor. Bunu medya’nın bütün enstrümanlarına uyarlayabilirsiniz.
Dünyayı âhirete tercih eden bedbaht kişinin:
– Câhilliği bilgisinden,
– Gafleti zikrinden,
– Günahı sevâbından çok olur.
Âhireti dünyaya tercih eden sâlih kişinin ise:
– Sükûtu konuşmasından,
– Fakirliği zenginliğinden (yani zühd ve kanaati hırs ve tamahından),
– Son nefes endişesi, sevincinden fazla olur…”
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri’nden
“Üniversite yaşamı yumuşak ve geçeklerden uzaktı. Dışarıda, gerçek dünyada seni nelerin beklediğinden söz etmiyorlardı. Beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert olduğunu söylemiyorlardı. Üniversite tahsili insanı sonsuza dek mahvedebilirdi. Kitaplar yumuşatıyordu insanı. Kitabını bırakıp sokağa çıktığında kitapların sana söz etmedikleri şeyler bilmek zorundaydın.”
Charles Bukowski
“Birinin sana bir şey yapamazsın demesine izin verme. Benim bile. Bir hayalin varsa onu korumalısın” The Pursuit of Happyness /Umudunu Kaybetme filmi’nden…
Rachel Corrie, “Hepimiz diğer çocukları merak eden çocuklarız” diyor. Galiba tanımadığımız ama sevdiğimiz insanlarla aramızdaki bağdan bahsediyor.
“Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.” Albert Camus’nun bu sözü bilmem sizde ne çağrıştırdı ama bende bir insanın şartlara teslim olmamasını…
“Kelebeklerin bile çocuklardan daha uzun yaşadığı bir coğrafyada size hangi şiiri yazayım” diyen Ahmed Arif’e, halimizi özet geçersek; Ölüm kusuyor gökler, yer insan yutuyor haliyle, delirmiyorsa insan, sadece yükselen “sessiz bir çığlık” tır.
Enflasyonu düşürmek için uygulanan "kemer sıkma" programı giderek "ümük sıkma"ya dönüşüyor. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı nedeniyle otomatikman gerileyen vatandaşın harcamasını daha nereye kadar kısmayı düşünüyor politika yapıcılar? Böyle mi düşecek enflasyon!!
“Bir insanın gerçek değeri, peşinden koştuğu şeylerle ölçülmelidir” değil mi