Bir kuş kadar hafif hissetmek.
Kuş.
Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yokken kapıyı çaldı. Ya korkutursa veya acıtırsa diye açmak istemedim. Kim olduğunu ne hissettireceğini gösteren bir cam yok. Görmek olanaksız, sadece his var. Burası somut yuva değil, gelen iki gözlü bir insan değil. Tahmin etmek görmekten çok daha zor. Korkarak ve acıtmadan -acısını hissederek- içeri aldım. Insan hissederekte göremez mi, bilmiyorum. Daha önce tanık olmadım. Yine sonunu göremediğim bir yol çizdi. Uzunca bir yol. Anlayamadım. Korkum, alevi artan ateş bazında artmaya başladı. Belki yok, belki hiç ama ifadesiz. Tanımak istedim. Bu çaresiz bırakma formatı, normal gelmeyen tedirgin etme şekli. Şiiri düzyazı yazmak gibi. Olması gerekeni çevirmek. Olması gereken nedir ki ? Istek ve hayaller mi. Boşver unut gitsin dedim kendi kendime. Zaten dediğim başka bir şey yok. Gereksiz konuşanları sustur gitsin.
...
Insanın kendisiyle çelişmesini duyuyorum. Içeriye aldığım his yanımda bekliyor. Görmediğim için his demeyi tercih ediyorum. İstekleri dışında birşeyler yapması da insanın kendisiyle çelişmesidir. O kadar farklı konulara geçiyorum ki beynimin içinde. Kelimeler sürekli elime vuruyor. Bu ne acele diyor. Bekle biraz daha. Başımda bekleyen his, insana kendini kötü hissettiren cinsten. Sürekli başka şeyler için koşuşturmamı isteyen. Benden beni çalan halden. Aldığıma pişman oluyorum. Ama kovamıyorum..