"Güzelsiniz ama boşsunuz," diye ekledi. "Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgârdan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtilılları uğrunda öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o."
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum
Unutkanım, dağınığım. Çocukça davranıyorum. Bazen katlanılmayacak hâle geliyorum. Gereğinden fazla ısrarcı oluyorum. Hepsini geçtim çabuk bağlanıyorum. Ama aramızda şöyle bir fark var; ben kimsenin kalbini bilerek kırmıyorum.
-"Peki ya sen?" diye sordu. "Bütün bu risklere rağmen bu misyondan korkmuyor gibi görünüyorsun."
-"Evet. Şey... Eskiden ben de seninkiyle aynı korkuya sahiptim. Ama benim en kötü korkum gerçekleşti. Ve bir süre için bu benim herhangi bir şeye karşı korkusuz olmama neden oldu, buna özellikle ölüm de dahil." Zorlukla yutkundum. "Ama artık bir şeyi kaybetmekten korkmanın nasıl bir şey olduğunu yeniden anlıyorum. Seni bulduğumdan beri bu duyguyu hissediyorum."
Bu, büyü gibiydi. Aslında, bazen bilimin tam da bu olduğunu düşünüyordum: etrafımızdaki tüm buluşlar ve icatlarda olduğunu fark etmeden hikayelerde aradığımız büyü.