Bizim bu uygar dünyamız, şövalyelerle, askerlerle, eğitimli insanlarla, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve daha bilmediğim başkalarıyla karşılaştığınız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki? Fakat bu sözünü ettiklerimiz göründükleri kimseler değildir; bunlar birer maske den ibarettir ve kural olarak maskelerin arkasında, birer servet avcısıyla karşılaşırsınız. Birisi maksatlı olarak baro dan elde ettiği ve sırf bir başkasını daha sağlam ve şaşmaz bir şekilde hezimete uğratabilmek için kullandığı hukuk maskesini yüzüne geçirir; bir başkası benzer bir niyetle yurtseverlik ve amme menfaati maskesini tercih eder ve bir üçüncüsü din yahut dinde ıslahatçılık maskesini benimser. Birçokları her türlü amaç için zaten felsefe hatta insan severlik maskesini ve bilmediğim daha başkalarını yüzlerine geçirmişlerdir. Kadınlar nispeten daha küçük, daha önemsiz seçimler yaparlar.Kural olarak kadınca temkinlilik, çekingenlik, tevazu, munislik ve itaatkarlık maskelerinden yararlanır onlar.Ardından ki deyiş yerindeyse, domino taşları gibi kendilerine herhangi özel bir karakter izafe edilmeyen genel maskeler gelir. Bunlara her yerde rastlanabilir; insanların iddia ettikleri doğruluk, dürüstlük, incelik, yüreklilik, duygu paylaşmada içtenlik, yüze gülen dostluk bu türe dahildir.
Kadının, erkek gölgesinde yaşadığını, ona boyun eğdiğini ve bu şekilde şahsiyetini yitirdiğini, hürriyetini kaybettiğini iddia ettiler.
Neticede kadın (bundan başka bir şeyle mesut olamayacağı halde) İslam'ın aile nizamına karşı çıktı.
Huzur ve saadeti fabrikalarda, işyerlerinde, eğlence ve fuhuş yuvalarında aramaya başladı.
Erkeği, kadının hakkını gasbeden, varlığına saldıran bir düşman telakki etti. Erkeğin meşru hanımı olmayı, onun çatısı altında yaşamayı terk etti.
Fakat kadının bu hayalleri serap oldu. Erkekten ayrılamadı, ona muhtaç kaldı. Bu defa kendini erkeğe oyuncak olarak, bir gayr-i meşru dost olarak teslim etti.
(Küreselcilerin insan fıtratına, İslam anlayışına, Allah'a, Resul'una ve peygamberlerine karşı açtıkları savaşta, sizlerin kulağına hoş gelen, aklınızı çelen "sloganlarına değil!" , İslam'ın hakikatına kulak kesilin.. Allah'ın selameti üzerinize olsun.)
Sarhoşluğa izin veren bir kanun ve sarhoşları koruyan, onları güvenli bir şekilde evlerine götüren polisler oldukça, hatibin her cuma günü minberden, "Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak
şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." ayetini okumasının bir kıymeti yoktur. Bundan dolayı Kur'an'ın ilkeleri, sultanın egemenliğinden kopamaz. İşte bu yüzden, siyaset dinin bir parçasıdır. Müslümanların manevi açıdan toplumu tedavi etmesi gerektiği gibi, siyasi açıdan da bu görevi üstlenmesi gerekmektedir.
Eğer siyasetten maksat, hükümet işlerini düzenleme, hükümet fonksiyonlarını belirleme, adalet sistemi ile görevlerini detaylandırma ve yöneticileri denetim altına alıp, onlar işlerimi hakkıyla yerine getiriyorlarsa kararlarına riayet edilmesini, görevlerinde adil olmuyorlarsa da eleştirilmesi için gerekli ortamı sağlama anlamındaki iç politikaysa, İslam bizzat bu hususla ilgilenmiş, yönetim ile ilgili bazı kurallar ve esaslar getirmiştir. Yine o, yöneten ile yönetilenin haklarını ayrıntılarıyla ortaya koymuş, zalim ile mazlumun konumunu açıklamış, tüm bu meselelerin her birine, aşılması kesin olarak yasaklanan sınırlar getirmiştir.