Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
199. İmam-ı Gazali, Şeyh Abdülkadir-i Geylâni, Mevlâna Hz'leri, İmam-ı Rabbani Hz'leri, Mevlâna Halid-i Bağdadi Hz'leri, Şeyh Bahaaddin-i Nakşibend Hz'leri, bu asırda eserleri bütün dünya dillerine çevrilen Bediüzzaman Hz'leri gib; milyonlarca insanı irşat eden, asırlarının en büyük âlimleri, en büyük müçtehid ve mürşitleri, dört hak mezhepten birine tabi oldukları halde; daha Kuran'ı Kerimi yüzünden okuyup anlamaktan aciz insanların bir hak mezhebe tabi olmayı red etmeleri ne kadar akılsızlık ve cahilliktir! ***
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
Hz. Ebû Bekir-i Sıddık'tan (r.a) sonra bu yola "Sıddıkıyye" ismi verildi. Bâyezid-i Bistâmî'ye (k.s) kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra "Tayfûriyye" ismi verildi. Tayfur, Bâyezid-i Bistâmî'nin adıdır. Hâce Abdülhälik-ı Gucdüvânî hazretlerine kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra, "Hâcegâniyye" ismi verildi. Şah-ı Nakşibend hazretlerine kadar bu isimle anıldı. Şah-ı Nakşibend hazretlerinden sonra "Nakşibendiyye" ismi verildi. Bu yol bu isimle İslâm âlemine yayıldı, meşhur oldu. Diğer kollardaki isimler zamanla unutuldu. Bu yol, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'den sonra "Nakşibendî-Hâlidiyye" ismiyle de anılıp yayıldı. Bugün Anadolu'da yaygın olan kol "Hâlidiyye" koludur. Bu yol, günümüzde Şah-ı Nakşibend hazretlerine nisbet edilen meşhur ismiyle "Nakşibendîlik" şeklinde anılmaktadır.
Reklam
Fani dünyaya meyleden kara bahtlı bir kimse, kendi bahtsızlığına kan ağlasa daha iyidir. Mevlânâ Halid-i Bağdadi (ks)
Halid-i Bağdadi yazdığı bir mektupta, şeyhliğin su üstünde yürümek, havada uçmak gibi harikulade haller göstermekle değil, İslam'a hizmet, sünnet'e ittiba ve insanları bunlara teşvik etmekle kaim olduğunu vurgulamıştır.
Hiç kimseyi hakir görme. Nefsinin başkasından üstün olduğunu düşünme. Kalbi ve bedeni ibadetler için tüm gücünü sarf et.
Reklam
Ölmeden önce yapılacaklar:
Halid-i Bağdadi vefat etmeden önce kendisinde emanet bulunan kitapları sahiplerine tedvi etmiştir.
NUR RİSALELERİNDE İTİKADİ MESELELER
ÖLÜLERİN TASARRUFU "Özellikle, Allah adamı Hz. Abdülkadir, Gavs-ı A'zam, "ol" der "olur" dairesinin kutbu..."(1) "Hazret-i Mevlânâ (Halid-i Bağdadi) (K.S.) Hindistan'dan Tarik-ı Nakşîyi (Nakşi tarikatını) getirdiği vakit, Bağdat dairesi, Şah-ı Geylânî'nin (K.S.) ba'delmemat (ölümünden
Sayfa 477Kitabı okudu
Halid-i Bağdadi, hac yolculuğuna devam etmiş ve Medine'ye ulaşmıştır. Medine'de karşılaştığı Yemenli bir zat, şeriata zahiren muhalif gördüğü şeyleri alelacele kınamaması hususunda kendisini uyarmıştır. Mekke'ye ulaştığında Kâbe'ye giden Hâlid-i Bağdâdî , yüzü kendisine, sırtı Kâbe'ye dönük vaziyette oturan birini görünce, Medine' de kendisine yapılan tavsiyeyi unutarak , Kâbe'ye saygısızlık olaraktan düşündüğü bu tavrı sebebiyle adamı içinden kınamıştır. Bunun üzerine söz konusu zat kendisine " Allah indinde mümin bir kulun değerinin Kâbe'nin değerinden daha yüksek olduğunu bilmiyor musun? Hem Medine'de ki zatın söylediklerini ne çabuk unuttun?" demesi üzerine hayret ve pişmanlık duyguları içinde ondan af dilemiş ve kendisini mürid olarak kabul etmesini rica etmiştir.
Terzi Baba O’nun Verdiği Feyiz Bir gün Erzincan'a seyyah fakirlerden birisi geldi. Üzerindeki palto çok eski olduğu gibi, ele alınmayacak kadar kirli idi. Bu zat, paltosunu diktirmek için şehirdeki terzileri tek tek gezdi. Fakat müracaat ettiği bütün terziler, onun elbisesini dikmek değil, el sürmekten bile çekindiler. Terziler, o fakir zata
433 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.