Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

overthinker bell

overthinker bell
@mka_05
Şiirlerim hiçbir zaman Böyle dolmadı ağzına kadar Seninle ey sevgili yurdum Ve hiç bu kadar çırpınmadı Seni tutuşturan yaralar için Can havliyle
Sayfa 93 - Can
Reklam
Canım sıkılıyor bugün Kötü bir şiir gibi ağıyor Alnımın ortasına ağrılar
Sayfa 88 - Can
Ayaküstü de olsa Söyleyecek çok sözüm var Yurduma dair
Sayfa 83 - Can

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Göğsüme cumhuriyetler kurulur bazen … Yıkık bir gölgeyle kararsız Daha çok intiharlanır
Sayfa 47 - Can
"Çağdaş bir kadınsın sen. Sevdayı hayvanlar gibi yaşayamazsın, bunu yapmayı bilen tek yaratık onlardır. Güçlü erkeklerle de yaşayamazsın çünkü yönetilmek senin için yıkım olur; zayıflarla da yapamazsın çünkü onlara yön verme sıkıntısına girersen yok olur gidersin...”
Sayfa 209
Reklam
Fırsat verilirse, yürekli bir kadının altından kalkamayacağı hiçbir iş yokmuş gibi geliyor bana.
Sayfa 157
“Bir durabilsem Külrengi kırlarla külrengi gökler arasında Yeller eser ve yağmurkuşları öterken, Ve kimsecikler yokken yakınımda; Duyumsarken özgür yelin yaladığını yavaşça Yağmurdan ıslanan yanaklarımı, bilmeliyim Özgür olduğumu - özümün senin değil, benim olduğunu­ Yapayalnız ve alabildiğine özgür! Çünkü ocaktan yansıyan alevin yumuşacık ışığı Ve yüreğinde bulduğum sığınak, sevgilim, Hep olduğu yerde, bu yüzden yakıyor canımı. Durmak istiyorum dimdik ayakta, Söndürmek istiyorum gözlerimin ateşini havada, Ve anlamak istiyorum ne kadarını çekebileceğimi Sırtlandığım yüklerin - istiyorum çabalamak, bilmek.”
Sayfa 177 - Ethel Snowden, Toplumcu Kadın’dan alıntı
“Erkeklerin çoğu, kadının yapması ve yapmaması gereken şeyler hakkında yasa koyma ya da onun yaşamdaki 'yerini' belirleme hakkına sahipmiş ve tek yetkili de kendileriymiş gibi öylesine üstünlük taslayarak yazıyor ki, şöyle bir göz gezdirdiğim yazılarını büyük bir sabırsızlık ve kızgınlıkla aldığım yere bırakıveriyorum.”
Sayfa 175 - lily bell
“Toplumcular (Sosyalistler) tarafından ortaya atılan yeni düşünceler olmasaydı o zaman belki daha sakınımlı davranırdım. Onlara göre erkek­lerle kadınlar evlilikten, kadının erkeğe köle olduğu ve onun buyruğu altına girdiği bir durum gibi değil, daha çok bir yoldaşlık olarak söz ediyordu." Oysa evlilik, hem dışarıda hem de evde çalışmak demekti - yani orta sınıf kadınları gibi boşa harcayacak zaman yoktu. "Biraz olsun boş kalabildiğim Pazar günleri bile elimden gitmişti; toplumcuların özgürlükle ilgili konuşmalarının boş sözler olduğunu, bu toplumcu genç erkeklerin, tıpkı gerici türdeşleri gibi akşamları Pazar yemekleri, evde yapılmış çörekler, börekler ve ezmelerin sunulduğu büyük çay toplantıları beklediğini kısa zamanda anlayıvermiştim."
Sayfa 156 - PDF
Erkeklerin yaklaşımı kadınlar kadar kararlı değildir; amaçlarını gerçekleştirmek için çalışmaktan çok kendilerini düşüncelerini dile getirmeye kaptırırlar. Toplumcu olsalar bile, özellikle kadınlarla ilgili konularda aslında tutucu olduklarından inançlarını ender olarak sözlere dökerler.
Sayfa 139
Reklam
Selçuklular 970 yılına doğru halifelik arazisine girdiler ve kısa süre sonra Müslümanlığı kabul ettiler. Bir müddet sonra İran'ın büyük bir kısmına hakim oldular; 1055'te Tuğrul Beg Büveyhîler’i bozguna uğratıp Irak'ı Selçuklu devletine katarak Bağdad'a girdi. Birkaç yıl içinde Selçuklular Suriye ve Filistin'i zayıflamış olan Fâtımîler'den ve mahallî hakimlerden temizlediler; Arapların başarısızlığa uğradıkları Anadolu'nun büyük bir kısmını Bizanslılar’dan alarak burasını bir Türk ve Müslüman ülkesi haline getirdiler.
Sayfa 198
Abbasîler iktidara dinî bir hareket sonunda geldiler. İktidarlarının dinî görünüşünü ortaya koymaya çalışarak halkın sevgilerini korumağa gayret sarfettiler. Başlangıçta din adamlarını ve fakihleri hoş tutmaları ve en azından halk arasında dinî kaidelere saygı gösterme hususunda ısrar etmeleri dikkati çekmektedir. Bir Arap tarihçisi şöyle demektedir: "Bu hanedan dinî ve dünyevî kudretin birleştirildiği bir siyaset ile dünyayı idare etti; insanların iyileri ve dindarları dinî hislerle, diğerleri ise korku ile onlara itaat ediyordu." Dinî teşkilât, Arap birliğinin parçalanmasıyla açılan gediği kapatıyor ve halkın sosyal ve etnik ayrılıklarını birleştirmeye hizmet ediyordu. Cemiyetin ve saltanatın dinî karakteri üzerindeki ısrar, sık sık ikiyüzlülük ithamlarına yol açmıştır. Bir şâir şöyle diyor: "İnşallah Mervânoğulları'nın zulmü ve adaletsizliği bize geri döner ve Abbâsoğulları'nın hakkaniyetli idaresi cehenneme gider.”
Sayfa 119
"Ömer Selmân'a sordu: Ben hükümdar mı yoksa halife miyim? Selmân şöyle cevap verdi: Eğer Müslüman ülkesinde bir dirhem, yahut az veya çok vergi alırsan ve bunu kanunsuz bir şekilde kullanırsan sen halife değil, hükümdarsın. Ve Ömer ağladı."
Sayfa 91
Birçok eserde nakledilen bir hikâyeye göre Halife Ömer, İskenderiye Kütüphanesini, eğer bu kütüphanede bulunan kitapların verdiği bilgi Kur’ân’da varsa bunlara lüzum olmadığı, Kur’ân’da yoksa dine aykırı olacağı düşüncesiyle tahribini emretmiştir. Modern araştırmalar bu haberin tamamen asılsız olduğunu ortaya koymuştur. Eski tarihçiler, Hıristiyanlar da dahil bu masal hakkında bir imâda bile bulunmazlar; ilk defa XIII. yüzyılda bu olaydan bahsedilmiştir. Zaten büyük Serapeum Kütüphanesi, Müslümanlar Mısır’a gelmeden önce iç karışıklıklar sırasında tahrip edilmişti.
Sayfa 78
Peygamber'in hayatı boyuncaki davranış ve sözlerinin de yol göstericilik değerini hâiz bulunduğu prensibi kabul edildi. Bu davranış ve sözler hadîs'ler halinde kaydolunup saklanmıştır; her hadîs "Peygamberin şöyle buyurduğunu duyan… dan duyan... dan duyan... dan duydum" şeklinde bir râviler zinciriyle teyid olunur.
Sayfa 53
1.081 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.