Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim..
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
Bir defasında hocama dedim ki: “Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.”
Bana bir hurma uzattı ve dedi ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye”
Yedikten sonra sordu:
Şimdi sen büyüdün mü ?
"Hayır" dedim.
Dedi ki: “Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu…”.
Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor ;
Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor. Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi merhameti artırıyor, bir kısmı özgüvenini artırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor… her ne kadar sen bunların farkında olmasan da.
Kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar ! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkansızdır.
“İyi dostlar, iyi kitaplar, bir de huzurlu bir vicdan: İşte ideal hayat.”
M. Twain
İşini Allah'a havale etmezsen, Allah senin işinin ucunu, hasmının eline verir.
O da seni maskara eder, değil mi ki sen, Allah'a tevekkül edip bırakmadın işini; o zaman imtihanın çok sert olur.
Hayati İnanç
Fatih şeyhi'nin ardından ağlamaktadır.
İstanbul'u fethetmenin bir son değil, bir başlangıç olduğunu o gece bütün ürkütücü boyutlarıyla idrak etmiştir.
Fethin bütün kördüğümleri keseceğini düşünmüştü.
Ancak fethin getirdiği sorumluluğun fetihten daha ağır olduğunu kimse söylememişti kendisine.
Vazifeye itilmişti adeta.
Biraz önce Şeyhiyle beraberken bir an hafiflediğini zannetmişti; şimdi sırtında bir dağın yükünü çekiyormuş gibi eziliyordu.