Evvela, İslam'ı kendi şahsımızda ve bünyemizde tutarlı, samimi ve derinlikli bir şekilde yaşayacağız. Yavrularımız bize baktıklarında, yaşanabilecek ve insanı mutlu edecek bir din görecekler, utanılacak ve iç karartacak bir din değil.
İslam medeniyeti çarşılarında arz-ı endam eden birbirinden parlak eserler, biz yenilerini üretelim ve geleneğimizle geleceğimizi inşa edebilelim diye varlar.
Ramazan, bize amellerimiz ve gayretlerimiz ölçüsünce muamele eder. Ve ramazan dışında nasılsak ve gayretimiz ne yöndeyse, ramazanın içine de onlar yansır.
İslam'ı derinlemesine bilmenin, anlamanın ve yaşamanın "bir branşlaşma ve meslek meselesi" olmadığını, aksine bunun hepimizin boynunda bir borç olarak durduğunu anladığımız gün, felaha ve ıslaha bir adım daha yaklaşmış olacağız. Fertçe ve ümmetçe.