Âciz çaresiz ve muhtaç değilsin. Sadece kendine yabancısın. Fırtınalara karşı hiç açmadığın kanatlarının gücünü fark ettiğin zaman başkalarının gölgesinde değil, kendi gökyüzünde tek başına uçaçaksın.
“Geç kaldım, olmuyor, yapamıyorum, yapamam “ gibi düşüncelere kapılıyorsun ya, arılar bile 1 gr bal için çiçeklere ortalama 7000 uçuş yapıyor; söylesene sen neye geç kaldın?
Ama şunu da unutma lütfen; başa gelene sabrettiğin, elde olana şükrettiğin ve sırtını dayayabileceğin inancın olduğu sürece seni hiç kimse, hiçbir şey yıkamaz.
Ve mucizeler sen onlara inandığın kadar yakın, inanmadığın kadar uzaktır. İnanmanın özü ise aceleci olmamaktır. İstemektir, beklemektir ve o kapının önünde sabretmektir. Olmayanı sabırla, olanı şükürle karşılamaktır.
İki ihtimal var : Ya içinde bulunduğun konfor alanında her şeye geç kaldığını düşünerek bu hayattaki evrimini tamamlayacaksın ya da artık bir şeyleri değiştirebilme imkanının farkına varacak, harekete geçecek, mümkün olduğunca yol alacaksın.