Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

meursault

Bölüm 5
- Konuştuğumuz dil benim olmadan önce onun dili. Ev. lsa, bira, usta kelimeleri ikimizin ağzından ne kadar bambaş­ka çıkıyor! Ben bu kelimeleri ruhum tedirgin olmadan ko­nuşamıyorum, yazamıyorum. Bana bu derece yakın ve bu derece uzak olan bu dil benim için her zaman sonradan edi­nilme bir dil olarak kalacak. Kelimelerini ben yapmadım, ben benimsemedim. Sesimle kendimden itiyorum bu keli­meleri. Onun dilinin gölgesinde ezilip büzülüyor ruhum.
Reklam
Bölüm 4
Yüksek sesle haykırma isteğinden acıdı boğazı, yüksekler­de bir atmaca ya da kartal gibi haykırmak, rüzgarlara haykır­mak kurtuluşunu, delercesine. Bu, hayatın çağrısıydı ruhu­na, ödevler dünyasının sıkıcı kaba sesi değil, sunağın so­luk hizmetine çağıran insanlıksız ses değil. Bir anlık yabanıl uçuş kurtarmıştı onu ve dudaklarının içeride tuttuğu zafer çığlığı beynini oyuyordu.
Bölüm 3 sonu
- Corpus Domini nostri. Olabilir miydi bu? Günahsız ve uysal diz çökmüştü ora­ da; kutsal ekmeği dilinin üstünde tutacak ve Tanrı arınmış gövdesine girecekti. - In vitam eternam. Amen. Bir başka hayat! Bir bağışlanma, erdem, mutluluk haya­tı! Doğruydu. Biraz sonra uyanacağı bir düş değildi. Geç­miş, geçmişti. - Corpus Domini nostri. Kutsal ekmek kabı ona ulaşmıştı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
açılış satırları
Evvel zaman içinde ve ne güzel evvel zamanlardı onlar bir küçük mööinek varmış yoldan aşağı inen ve yoldan aşağı inen bu küçük mööinek tuku bebek adında cici bir küçük çocuğa rastlamış... Bu masalı ona babası anlattıydı, babası ona bir camın arka­sından bakardı: Kıllı bir yüzü vardı. Tuku bebek oydu: Mööinek Betty Byrne'ün yaşadığı yerde­ ki yoldan aşağı iniyordu: Betty Byrne limonlu pasta satardı. Küçük yeşil çayırda Ah, o yaban gülleri. Bu türküyü söylerdi. Bu onun türküsüydü. Ah, o yaban güyyeyi. Yatağını ıslatırsan önce sıcak olur sonra soğur. Annesi muşamba koydu. Bir tuhaf kokusu vardı.
339 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi
Sanatçının Bir Genç Adam Olarak PortresiJames Joyce
8.1/10 · 1.082 okunma
Reklam
Bir adam gençliğinde bir lira çalmış sonra da bununla kocaman bir servet yapmışsa ne kadarını geri ver­mek zorundaydı, yalnız çaldığı lirayı mı, biriken faizini mi, yoksa bütün o kocaman servetini mi? Kiliseden olmayan bi­ri vaftiz yaparken sözleri söylemeden önce suyu dökerse ço­cuk vaftiz olmuş sayılır mı? Maden suyuyla yapılan vaftiz geçerli sayılır mı? Nasıl olur da İsa'nın Matta'da ilk söyledik­lerinde yüreği yoksul olanların cennete gidecekleri bildirilir­ ken, sonra ikincisinde uysallarında o toprağa sahip olacak­ları bildirilir? Eğer İsa gövdesi ve kanıyla, ruhu ve kutsallı­ğıyla hem ekmek hem de şarapta varsa, Aşai Rabhani töreni niçin hem ekmek hem şarap üstüne kurulu? Kutsal ekme­ğin küçücük bir parçası İsa'nın bütün kanıyla etini mi için­ de taşır yoksa etle kanı n yalnız bir parçasını mı? Eğer şarap kutsandıktan sonra sirke olur, ekmek de çürüyüp ufalanır­sa, İsa hem Tanrı hem de insan olarak gene bunların içinde bulunabilir mi?
Yorgunluktan mı soldun Göklere tırmanıp yeryüzüne bakmaktan, Kimsesiz gezinerek?
160 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yalnız Kadınlar Arasında
Yalnız Kadınlar ArasındaCesare Pavese
6.7/10 · 1.614 okunma
Correspondences
Nature is a temple in which living pillars Sometimes give voice to confused words; Man passes there through forests of symbols Which look at him with understanding eyes. Like prolonged echoes mingling in the distance In a deep and tenebrous unity, Vast as the dark of night and as the light of day, Perfumes, sounds, and colors correspond. There are perfumes as cool as the flesh of children, Sweet as oboes, green as meadows — And others are corrupt, and rich, triumphant, With power to expand into infinity, Like amber and incense, musk, benzoin, That sing the ecstasy of the soul and senses.
To a Passer-By
The street about me roared with a deafening sound. Tall, slender, in heavy mourning, majestic grief, A woman passed, with a glittering hand Raising, swinging the hem and flounces of her skirt; Agile and graceful, her leg was like a statue's. Tense as in a delirium, I drank From her eyes, pale sky where tempests germinate, The sweetness that enthralls and the pleasure that kills. A lightning flash... then night! Fleeting beauty By whose glance I was suddenly reborn, Will I see you no more before eternity? Elsewhere, far, far from here! too late! never perhaps! For I know not where you fled, you know not where I go, O you whom I would have loved, O you who knew it!
Reklam
The Albatross
Often, to amuse themselves, the men of a crew Catch albatrosses, those vast sea birds That indolently follow a ship As it glides over the deep, briny sea. Scarcely have they placed them on the deck Than these kings of the sky, clumsy, ashamed, Pathetically let their great white wings Drag beside them like oars. That winged voyager, how weak and gauche he is, So beautiful before, now comic and ugly! One man worries his beak with a stubby clay pipe; Another limps, mimics the cripple who once flew! The poet resembles this prince of cloud and sky Who frequents the tempest and laughs at the bowman; When exiled on the earth, the butt of hoots and jeers, His giant wings prevent him from walking.
Sympathetic Horror
From that sky, bizarre and livid, Distorted as your destiny, What thoughts into your empty soul Descend? Answer me, libertine. — Insatiably avid For the dark and the uncertain, I shall not whimper like Ovid Chased from his Latin paradise. Skies torn like the shores of the sea, You are the mirror of my pride; Your vast clouds in mourning Are the black hearses of my dreams, And your gleams are the reflection Of the Hell which delights my heart.
328 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.