Kitap 2018 yılında yazılmış ve 2020 yılında okuma şansını yakalayan biri olarak, dijitalleşme hızının yalnızca 2 yılda bile inanılmaz bir artışta olduğunu görmek, hem sevindirici hem de bir o kadar korkutucu aslında...
Kitabın kapağında bulunan görsel, içeriğin sıralamasında kullanılmış ve bu da kitaba ayrı bir sürükleyicilik katmış. Ayrıca işlenen her konunun ardına 'Neredeyiz?' başlığıyla birlikte kısaca bir özet verilmiş. Böylelikle konudan uzaklaşmayıp, iyice kavramımıza yardımcı olunmuş. Kendi adıma konuşacak olursam, beni devamlı kitabın içinde aktif kalmamı sağlayacak bir yöntem olduğunu söyleyebilirim.
Dijitalleşmenin gelecekte yaratabileceği olumlu/olumsuz tüm etkilerine değinilen bu kitapta, gelecek adına hemen şu an önlem almanın ve üretmenin gerekliliği çok net bir şekilde gözler önüne sunuluyor.
Son olarak, kenara not aldığım, Sinan Canan'ın değişime ayak uydurma üzerine, uyarı niteliğinde yazmış olduğu bir cümleyi paylaşmak istiyorum. "Evet, belki her şeye uyum sağlayabiliriz ama bu özgüvenle yola devam ederken altımızdaki gerçek dünya zeminini sarsacak ve imkansız kalacak herhangi bir ortama uyum sağlamamızın asla mümkün olmayacağını unutmamalıyız."
Belirli bir yaşa geldikten sonra anlıyormuşsunuz neden Pinokyo'nun küçük yaşlarda okunması gerektiğini...
Aslında Pinokyo'ya dair hatırladığım tek şey, yalan söyledikçe uzayan bir burundu. Meğer kitap bundan çok daha fazlasıymış, hatta uzayan burun küçük bir detaymış. Çok değerli bir kitap, herkesin yeniden okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.
Kitapta altını çizdiğim, Geppetto'nun Pinokyaya vermiş olduğu bir nasihat var. Onu da buraya not düşmek istiyorum.
"Gördüğün gibi kendimizi fazla seçici olmamaya alıştırmalıyız. Kimin ne olacağı belli olmaz, yavrum. Dünyanın bin türlü hali var!"
PinokyoCarlo Collodi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20218,4bin okunma
"Bilim yaşayarak öğrenme değil olacakları önceden görmektir."
Kitabın benim için en can alıcı cümlelerinden biri oldu.
"Ölüm gibi ağır bir faturayla ödenen kazanç ne olabilirdi ki?" sorusuyla bizleri belleğin ve davranışların evrimi konusu üzerinde yoğunlaştırıyor, Ali Demirsoy.
Kitabın temel biyoloji bilgileriyle anlaşılabilir ve akıcı bir anlatımı olduğunu düşünüyorum. Özellikle telomer ve sinapslardan bahsedilen bölümde, geleceğin işe alımları hakkında çok yerinde yorumlamalar ve öngörülerde bulunulmuş. Belki de birkaç yıl sonra, telomer uzunluğumuzu özgeçmişimize eklememiz bizlere olumlu ya da olumsuz geri dönüşler almamızı sağlayacak. Kim bilir, belki de belirtmemiz zorunlu kılınacak...
Tüm dünya olarak zor günlerden geçtiğimiz bu dönemde, uzun ve mutlu yaşama kavramını ,belki de ihtimalini, yeniden hatırlayabilmek adına bu kitabı okumaya karar verdim.
İkigaimizi keşfetmenin ve onun peşinden giderek mutlu ve uzun yaşamanın mümkünlüğünü, Japonların yaşam tarzlarını (yemek yeme alışkanlıklarından, çalışma prensiplerine kadar) baz alarak aktaran bir kitap, İkigai.
Muhtemelen geçirdiğimiz zor günlerin etkisinden dolayı, benim özellikle üstünde durmak istediğim nokta, kitapta son kısımda yer verilen 'direnç' bölümü. Olumsuz duygulara teslim olmamak için direnmemiz gerektiği söylenerek, aslında direncin yalnızca direnme yeteneğini tanımlayan bir kavram olmadığı gözler önüne serilmiş.
Seneca'nın da söylediği gibi, " İnsanoğlu kısa ömürlü ve bozulabilen bir şeydir.". Bu hayatta olduğumuz sürece her daim zorluklarla, belki de hiç beklemediğimiz felaketlerle karşılaşacağız. Eğer ki ikigaimizi biliyorsak, onun peşinde koşacağız. Wabi-sabi terimini kavrayacağız belki de, dünyamızın kısa, değişken ve kusurlu olduğunu bilerek göreceğiz tüm güzellikleri. Ne de olsa, İchi-go ichi-e! "Şu anda bir tek bu an var ve bir daha gelmeyecek."