Franz Kafka, Prag'da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská'dan öykülerini Çekçe'ye çevirmesini ister. Kafka ile Milena'nın yollarını kesişmesine neden olan bu istek, bir ilişkinin başlangıcı, Milena'ya Mektuplar başlığı altında toplanan bu yazışmalarsa kısıtlı bir iletişimin tek aracı olacaktır.
Kafka'nın Milena'ya Nisan 1920 tarihli ilk mektubunda yağmurlu bir günden söz ederek deyiş yerindeyse bir roman tadında başlattığı bu yazışmalar, yazarın ölümünden kısa bir süre öncesine değin süregiderken, ümitsizliğin, çaresizliğin ve tıkanışın anlatımına dönüşür. Çünkü Kafka'nın da dediği üzere, "Mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları."
Kafka'nın 38 yaşındayken 24 yaşında ve evli olan Milena'ya yazdığı mektuplardan oluşan kitap, bir insanin ulasmayacagi birine yazdigi ask mektuplarıdır...
Aşka göre tatminlik derecesi okuyucularinda farklı etkiler bıraka bilir ama inanın Kafka da güzel sevmiş... Gerçi bu konuda Milena yi mi sevmiş, yoksa yazmayimi sevmiş tartışması süregelen bir konu ve tartışmaya açık diye düşünüyorum... Neticeye bakarsak güzel sevmiş ve bu mektuplara iyiki zamanında kıyılmamış ki biz okuyucularına ulaşmış...
Aşkın bu farklı boyutunu hissedin derim ve okumanızı tavsiye ederim...
Can Yücel
Attila İlhan
