Yoksul, atalarının ön yargılarının büyük bir kısmını korumuştur ama inançlarını değil; edimlerinin kuralı olarak çıkar öğretisini kabul etmiştir ama bunun ilmine vakıf değildir ve eskiden kendini adamışlığı bilgiden ne kadar yoksunsa şimdi de bencilliği bilgiden o denli yoksundur.
Bir de bizimki gibi topraklarda demokrasi mücadelesi denen şeyin, üç bin yıldır gerçekleşmemiş bir hadisenin önümüzdeki ilk seçimden sonra yaşanacağına dair bir umuttan ibaret olduğunu.
Artık sevmeyen kadının gözlerini hemen tanırsınız. Denizi yırtan bıçak gibidir. Bombardımana uğramış tavernalar, ırzına geçilmiş melekler, etobur krizantemler, kükürt çağlayanları ve en müşfik anında, bir çift kör kuyudur o gözler.
Memleketimizdeki yükseköğrenim kurumlarından birine yolu düşen herkes, devletimizin bu ilim ve irfan yuvalarının üstüne nasıl titrediğini, kapıya yığdığı özel güvenlik, polis gücü, çevik kuvvet ve hatta jandarmalara bakarak anlayabilir. Serbest düşüncenin kalesi üniversite, ülkemizde kelimenin tam anlamıyla kale gibi korunmaktadır yani. Hal böyleyken uluslararası akademik çevrelerde hiçbirinin esamesinin okunmaması, devlet büyüklerimizin pek çok farklı konuda defalarca dile getirdiği gibi, batılı güç odaklarının kıskançlığı dışında nasıl açıklanabilirdi cidden?