Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Oğuzhan Salcı

Oğuzhan Salcı
@ogzkgn
Yaşantılarımızın verdiği kadar tatlı, besleyici bir süttür okumanın verdiği... Fakir Baykurt
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatan olmuyor. Kore için vatanımız diyebilir miyiz? Toprak, ona emek verenlerin, ekip biçenlerin vatanıdır.
Sayfa 33
Reklam
Kısmi karşı-devrimin iki büyük adımı 1951'de halkevleri ve halkodalarının, 1954'te köy enstitülerinin kapatılmasıdır. Bunun yanında imam hatip okullarının açılması ve bunların meslek okulu olmasının çok ötesinde, Cumhuriyet'in ortaokul ve liselerine koşut, almaşık bir dizge olarak ortaya çıkmalarıdır. Yine kısmi karşı-devrimin bir sonucu olarak öğretmenliğin ikinci sınıf bir meslek haline düşürüldüğünü görüyoruz.
Sayfa 315
Evimizin kapısını kim o demeden açmayacak kadar temkinli ama her "benim" diyene kapıyı açacak kadar da saf bir milletin evlatlarıydık.
Sayfa 130

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Oy bizim avratlar!.. Kurban, çekmedikleri yoktur o fıkaraların. Yolda oynayanda kapar gelin ederler dokuz yaşında kızı. Ak ne, kara ne bilmezken, kofiyi giydirirler başına. Avrat olur, ana olur, dahası, erinin yedi sülalesine kul olur. Ekmekten çok dayak yer. Kocası döver, kaynanası döver, görümü döver, kaynı döver. Koca evinde gelini dövmek helal. Tüm kabahatlar gelinin. Aş pişmeyende, iş bitmeyende, suç kimin olursa olsun, dayağı gelin yer. Çok döllemek, az döllemek kabahat. Urçan çıkmak büsbütün kabahat. Dölünü sevmek, okşamak kabahat. Ağzını açıp şu da demek kabahat. Kabahat olmayan yok geline. Canına tak diyenin, babaevine kaçması da suç. Bu kez anası babası döver gelini, yüz geri çevirirler. Koca evine dönende, dayak daha bir helal olur. Dünyaya geldiğine pişman ederler gelini. Bu hakaretlere dayanan dayanır, otuzuna varmaz koca avrat olur. Dayanamayan kendini ırmağa atar, kurtulur.
Sayfa 34
Yoksul, atalarının ön yargılarının büyük bir kısmını korumuştur ama inançlarını değil; edimlerinin kuralı olarak çıkar öğretisini kabul etmiştir ama bunun ilmine vakıf değildir ve eskiden kendini adamışlığı bilgiden ne kadar yoksunsa şimdi de bencilliği bilgiden o denli yoksundur.
Sayfa 21
Reklam
Bir de bizimki gibi topraklarda demokrasi mücadelesi denen şeyin, üç bin yıldır gerçekleşmemiş bir hadisenin önümüzdeki ilk seçimden sonra yaşanacağına dair bir umuttan ibaret olduğunu.
Sayfa 163
Eğitim denen şeyi ne zannediyordu ki? Okulda insanın asıl öğrenmesi istenen, anlatılan dersler değil ders anlatılırken susması gerektiğidir.
Sayfa 32
İnsan ne bayağı bir yaratıktı. Sevmek ne kadar çok çaba gerektirmekteydi ve buna karşılık nefret için neredeyse hiçbir şeye ihtiyaç yoktu.
Sayfa 52
Artık sevmeyen kadının gözlerini hemen tanırsınız. Denizi yırtan bıçak gibidir. Bombardımana uğramış tavernalar, ırzına geçilmiş melekler, etobur krizantemler, kükürt çağlayanları ve en müşfik anında, bir çift kör kuyudur o gözler.
Sayfa 40
Memleketimizdeki yükseköğrenim kurumlarından birine yolu düşen herkes, devletimizin bu ilim ve irfan yuvalarının üstüne nasıl titrediğini, kapıya yığdığı özel güvenlik, polis gücü, çevik kuvvet ve hatta jandarmalara bakarak anlayabilir. Serbest düşüncenin kalesi üniversite, ülkemizde kelimenin tam anlamıyla kale gibi korunmaktadır yani. Hal böyleyken uluslararası akademik çevrelerde hiçbirinin esamesinin okunmaması, devlet büyüklerimizin pek çok farklı konuda defalarca dile getirdiği gibi, batılı güç odaklarının kıskançlığı dışında nasıl açıklanabilirdi cidden?
Sayfa 32
Reklam
Eh, neticede olgunluk dediğin, hayatı daha fazla acıyla kabullenebilme yetisi değil midir?
Sayfa 14
Bazen kendimizle ilgili bir gerçekten de saklanırız. Mutsuz evliler veya düş kırıklığı yaşayan partizanlar, kendi kusurlarına çıplak gözle bakamaz hale geldiklerinde, taşlayacak bir şeytan icat ederek rahatlamak ister. "Kusur bende değil karımda!","Kusur bizde değil hasımlarımızda!"
Sayfa 124
Anne babalarının televizyon karşısında uyuklamaktan yeterince sevgi veremediği bir kuşak, bir kanser hücresi gibi hızla ülkeyi istila ediyor. Geçtiği yerlere sevgisizliğin tohumlarını, şefkat görmemişliğin zehirli havasını bırakarak. Zamanınızı, dikkatimizi, varlığımızı onlardan esirgediğimiz için, şimdi onlar büyük bir boşlukta asılı kalmış durumdalar. Onlara bağlanabilecekleri bir değer, yüreklerini tutuşturan bir ülkü, hayatlarını gülistana çevirecek bir anlam sunamadığımız ve kendimiz gibi onları da televizyon ekranı karşısında yalnız bıraktığımız için.
Sayfa 66
Yerinden kımıldamayan, ayağına bağlanmış prangayı da fark etmez.
Sayfa 51
1980 sonrasında (...) geçerli statü sembollerinin de yerini yenileri almıştır. Örneğin eskiden son derece önemli bir statü sembolü olan okumuş, kültürlü olmak gibi değerler, bugün kolaylıkla paraya çevrilebilir, likit değerler arasında yer almamaktadır. Bunun belki de en önemli göstergesi, entelektüel etkinliğin hemen her biçimine duyulan öfkedir. (...) Okumuşluğun her türüne duyulan düşmanca bir küçümsemeye zemin hazırlamıştır.
Sayfa 141
248 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.