Yataklarımızda ölmek de iyidir
temiz bir yastıkta
ve arkadaşlarımızın arasında.
Bir kez olsun
ellerimiz göğsümüze kapanmış,
boş ve solgun,
çiziksiz, zincirsiz, bantsız
ve belgesiz ölmek iyidir.
Temiz bir ölümle ölmek iyidir,
gömleğimizde deliksiz
ve kaburgalarımızda delilsiz.
Yanağımızın altında kaldırım taşı değil,
beyaz bir yastıkla,
ellerimiz sevdiklerimizin elleri arasında,
çaresiz doktorlar ve hemşireler etrafımızda,
arkamızda zarif bir vedadan başka hiçbir şey bırakmadan,
tarihe aldırmadan,
dünyayı öylece bırakarak,
bir gün bir başkası onu değiştirir diye umarak
ölmek iyidir…
Bir çocuğun doğumundan üç yaşına kadar duyduğu
kelimelerin nitelik ve niceliği, çocukların eğitim hayatındaki başarılarının
neden farklılaştığını açıklayabilir.
Tıpkı karada yaşayan canlıların suda boğulmaları, hayat-
larını deryalarda sürdürenlerin de sudan çıkarılınca ölmele-
ri gibi, milletler de millî düşünceleri, ruhî temayülleri hesaba
katılmadan zamanın ihtiyaçlarına uygun olmayan düzenle-
me ve teşkilâtlanmaya zorlandığında, sudan çıkarılan balık
gibi yavaş yavaş felç olur ve ölür giderler.
Sarı bir kum fırtınası, sarı bir duman, heryeri eski fotoğraflardaki gibi bir kasvete, hüzne ve yoksunluğa boyar. Sarı duman herkesi alır, radyodan cızırtıyla şarkı dinlenilen, kapı önlerinde birlikte oturulan zamanlara götürür. Sihirli bir duman değildir bu kuşkusuz, olabildiğince olasıdır. Tıpkı hemen arkasından gelen deprem gibi.
Mahir Eriş