Bir gün beni koca bir sopayla, burnumla kulaklarımdan kan gelene kadar dövdü. Bu olaydan sonra evi terk ettim, ama bu kez amcamın evine gitmedim. Çürümüş gözler, yara bere içinde bir yüzle sokaklarda dolaştım; ancak kimse bana dikkat etmedi. İnsanlar otobüslerde, arabalarda ya da kaldırımlarda bir koşuşturmaca içindeydi. Kör gibiydiler, hiçbir şey görmüyorlardı sanki. Sokak önümde uçsuz bucaksız bir deniz gibi uzanıyordu. Sulara fırlatılmış bir çakıl taşı gibiydim; dalgaların dövdüğü, oraya buraya fırlattığı, kıyıda bir yere bırakılmak üzere yuvarlanıp duran bir çakıl taşı...