Çocukluğumuzda kaç kez duyduk kim bilir: ''Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?'' Cevaptan çok, sorunun kendisi önemliydi sanki. Ortada derin bir ikilem varmış gibi ciddiyetle yöneltilirdi soru. Her seferinde ''Çok okuyan!'' dememiz beklenirdi. Galiba ilköğretimdeki öğretmenlerimiz, okuma sevgimizi böyle arttırmaya çalışırdı. Çok okumakla çok gezmek asla yan yana gelemezmiş gibi...Bense okumayı da gezmeyi de seven biri olarak ikiye bölünürdüm. Hiçbir zaman ısınamadım bu yapay ikileme, okumanın da içten içe bir seyahat olduğuna inandığımdan, her kitabın bizi başka bir yolculuğa çıkardığını düşündüğümden... Okuyarak gezmek, her kitabı başlı başına bir serüven sayarak bir başka ortama, bir başka yaşama uzanan bir yolculuk yapmak mümkündür çünkü. Gezerken de her insanı ve her hayatı bir kitap gibi düşünerek dünyayı okumak da mümkün oysa.. Okumak ve gezmek aslında o kadar iç içe ki...
Göğün kapısının açıldığının işareti gibidir yağmur...
Cama tane tane vuran damla sesleri bizi şöyle kitaplık yanına doğru ilerletmez mi genelde..? Elimizde sıcak bir kahve, dizimizde battaniye, bir de cam kenarına yakın oturup dışarıyı seyredince, derin bir huzur kaplamaz mı sizin de yüreğinizi..?
Böyle gecelerde çalmaya başlar yağmur huzur şarkısını bize.. Elimizde bir kitapla ve gecenin derin sessizliğinde..
youtu.be/KFppTBdCse8
.. Ressamlardan öğreniyoruz ki ağlarken ve gülerken yüzümüzde beliren çizgiler ve hareketler aynıymış. Gerçekten resim henüz bitmeden bakacak olursanız çehre ağlayacak mı, gülecek mi bilemezsiniz..
Hani bazı şarkılar vardır seni anlatır, bazı insanlar vardır senden bir parça taşır.. İşte bu kitap da tam anlamıyla öyle.. Sana seni anlatıyor sanki, hem de tüm ayrıntılarıyla..
O incecik kitap; o kadar derin, içten anlamlar taşıyor ki üslubuyla alıyor seni, olayların merkezine koyuyor, hissettiriyor tüm olup biteni bi çırpıda, en derinlemesine hem de, tüm uzuvlarınla..
Bi de öyle bitiyor ki kitap, duygu yükünün demlenip de, heybenize kattığı bir şeyler mutlaka oluyor. Bitip de kapağını kapattığınız an içinizi karmakarışık, hüzün kokan ama bir o kadar da garip bir sıcaklık kaplıyor. Kitabı alıp ona sarılmak, dertlerini paylaşmak.. Kısacası satırlar ile hemdem olmak istiyor insan zaman zaman..
Hani diyor ya "ve sen kuş olur gidersin", sanki kanatlanıp uçacak gibi hissediyor insan..Dolu dolu anlatımıyla, her satırında gerçek seni gösteriyor sana.. Çizmek istiyorsun bütün cümlelerin altını, senle kalsın istiyorsun tüm ayrıntılarıyla.. Sözün özü tam anlamıyla içinize işliyor kitap nahif ve yalın halleriyle adeta..
Okuyun derim ;)