"Önce yoldaş sonra yol." diyor şair.
Yolun güzelliği ise,yoldaşın güzelliğinden geliyor.
Bir yola çıkacaksanız, mesela,hayat gibi yanınızda
Size değer veren,kıymetinizi bilen insana,
Ve insanlara yer verin.
"Senin yarenliğin iyidir, yol çabuk bitiyor." diyebileceğiniz insanlara...
Meğerse güzel sohbet,yolun zorluğunu,meşakkatini neredeyse alıyormuş..
Güzellik yolun güzelliği kadar,yoldaşın da güzelliğinden gelirmiş...🍀
İnsanların yüz yıldan fazla yaşamama nedeninin buna uygun olmamaları olduğunu anlamıştım. Yani psikolojik olarak. Sanki tükeniyordunuz. Geriye devam etmenizi sağlamaya yetecek bir benlik kalmıyordu. Kendi düşüncelerinizden sıkılıyordunuz. Hayatının kendini tekrarlayışından. Bir süre sonra görmediğiniz hiçbir gülücük, bir jest kalmıyordu. Dünya düzenindeki her değişiklik önceki değişiklikleri hatırlatıyordu. Haberler haber olmaktan çıkıyordu. "Haber" sözcüğü komik gelmeye başlıyordu. Her şey bir döngüydü. Yavaşça dönerek geçmişe doğru giden bir döngü. Defalarca, tekrar tekrar aynı hataları yapmaya devam eden insanları duyduğunuz hoşgörü azalmaya başlıyordu. Bir zamanlar nakaratını çok sevdiğiniz ama artık her duyduğunuzda kulaklarınızı parçalamak istediğiniz bir şarkıyı sonsuza kadar dinlemek gibi bir şeydi bu.
Arayışımda bütün umudumu yitirdiğim zamanlar çok olmuştu. Yalnızca kaybolan birini değil, kaybettiğim başka bir şeyi, anlamı da arıyordum. Bir amaç arıyordum.
"Rose zar zor, hafifçe gülümserken bütün dünyanın avuçlarımdan kayıp gittiğini hissettim ve gittiği yere onunla birlikte gitmek istedim. O yokken tuhaf ve anormal varlığımı nasıl sürdüreceğimi, kendim olmaya nasıl devam edebileceğimi bilmiyordum. Ondan ayrıyken yıllar boyunca var olmuştum ama o kadardı işte. Yalnızca bir varoluş. Sözsüz bir kitap. "
"Bankside'dan dönerken yürüdüğüm, sokak köpeklerinden kaçıp çamurlara bata çıka kat ettiğim o uzun yolda beni avutan tek şeyin eve ulaştığımda onu göreceğimi bilmek olduğu, amacımın bu olduğu günleri hatırladım."
"Rose'u 1603'ten beri görmemiştim ama aşk hâlâ taptaze, hâlâ çok güçlüydü ve artık bana acı veriyordu. Hiçbir fiziksel acının boy ölçüşemeyeceği kadar büyük bir acı."
"... ve tek yapabileceğimiz, gerçekliğin kendisinden çok gerçekliğe dair anılarımıza sadık kalmaktır ki o da tam aynı şey olmasa bile gerçeklikle yakından ilintilidir."
"... İnsanın tek bir gerçek aşkı olacağı, sonrasında hiçbir şeyin onunla boy ölçüşemeyeceği fikri.. Güzel bir fikir ama asıl gerçek, dehşetin ta kendisi. Sonradan yıllar boyu o yalnızlığı göğüslemek. Hayatınızın amacı yok olmuşken var olmaya devam etmek. "
Shakespeare posterine bakıyorum. Eski bir dost gibi bakıyor bana sanki. Resmin altında ona ait bir söz var.
'Ne olduğumuzu biliyoruz ama ne olabileceğimizi bilmiyoruz.'
Sonsuzluk, demiş Emily Dickinson, şimdilerden oluşur. Peki, insan yaşadığı anda olmayı nasıl başarabilir? Öteki şimdilerin hayaletlerinin araya girmesini nasıl önler? Kısacası, nasıl yaşayabilir?