Nazım Bey'in anlattıklarına göre Şeremetyevi Havaalanında beni Muhammed Arslanov sandıkları için almışlar askerî bir uçakla sorgulamak için Grozni Garnizonuna getirip hücreye atmışlar.
"Peki"dedim , "niye sorgulamadılar"
"Gerek kalmamış"
"Niye"
"Çünkü sizi aldıktan sonra aşağı yukarı bir hafta sonra Muhammed Arslanov, öldürülmüş."
"Madem adam öldürülmüş, beni neden serbest bırakmadılar ?"
"Hayret edeceksiniz ama... UNUTMUŞLAR."
Geçmişi unut
Koy bir kenara
Yeni bir sayfa aç
Kurtar benliğini dünden
Bugünün çocuğu ol
Bütün bilgeliği ve gülümseyişiyle gençliğin
Şu anı hiç terk etme ne olur
Sonsuza uzanan şu günü terk etme.
Seni yönetmeye başlar, mantıklı kaybolur doğru dürüst düşünemezsin bile. Birine aşık olmak, gözü bağlı olarak bir uçurumun kıyısında yürümektir. Başına neler geleceğini bilemezsin. Sonu ölüm de olabilir, cinayette, intiharda..
Hayatta insanların başına gelebilecek en kötü şeylerin ölmek ve öldürmek olduğunu mu sanıyorsun Mehmet ölmeyi çok diledi, bir kurtuluş olacaktı onun için ama ...
"Tanrım, daha bir iki saat önce nasıl da canlıydı, nasıl da kahkahalar atıyordu, şimdi nasıl yok olabilir" diye tekrarlayıp duruyorlar. İnsanın algılama gücünü zorlayan bir durum bu. Hayatımıza, varoluşumuza yüklediğimiz hiçbir kavramla bağdaşmıyor bu.
Sahiden herşey saçma mı, hayatın hiçbir anlamı yok mu? Bence öyle! Yok, hiçbirşey yok. İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz.
Çünkü 'hiç'lik zor geliyor."
"İnsanı sadece biyolojik bir varlık olarak göremediğimiz, onun varoluşuna çeşitli yüce anlamlar yüklediğimiz için, gövdeden akan kanın, can denilen şeyi çekip almasını, dolayısıyla o kişinin 'ölmüş' olmasını bir türlü kavrayamadığımızı düşünüyorum."
Sahi, biz yalnızlıktan hayıflanırken aslında ne çok ihtiyacımız varmış yalnızlığa hep karşı koyduğumuz sükunet tek başına olabilmeyi bilmekteymiş meğer.
İnsan alıştığında koskoca bir çığ bile küçük gelirmiş gözüne gördüğü her fırtınayı rüzgar sanır, bir gün elbet geçeceğini düşünür ve kabul etmezmis yorgun düştüğünü
Ölüm, insan ömrünün bir parçasıdır ve yaşamayı değerli kılan asıl şey onun birgün bitecek olmasıdır. Ancak bir zamanlar sıtma da hayatın bir parçasıydı. Ta ki insanlar içme suyunu atıklardan ayrıştırıp, doğru ilacı bulana kadar. Miyop da hayatın bir parçasıydı, ta ki gözlük takana kadar. Telefonun icadından önce sevdiklerinizin sesini duymaya şimdiki kadar ihtiyaç duymuyor muyduk? Hayatlarımıza giren yeniliklere önce dirensek de bir süre sonra onlar yokken ne yaptığımızı bile hatırlamıyoruz.
(Kafka okur/ Sayı :54)