Aslında uzun zaman önce bitirmiştim ama okudum seçimini yapmayı unutmuşum.
Didem Madak... Okuduğum her sayfada "Bu nasıl bir teşbih?!" deyip durduğum bir kitap oldu. Şiir kitaplarını bilirsiniz - tabii çoğu kitaba da özgüdür. Her okuyan kendi yalanmışlıklarına göre hisler barındırır, anlamı da ona göre yükler. Bu kitapta hepimizin ortak yanlarına da atıf var. Çocukluk olsun, gençlik olsun...
Günaşırı okuyasım geliyor. Çünkü bazen içimdekileri uyandırmak istiyorum bazen de içimdekilere uyan cümleleri bulmak. Daha çok birincisi gerçekleşiyor bu kitap için. Çünkü gün içinde, sürekli, başka uğraşlarla devam ettiğim için - daimi gereksinimler - uyandırma ihtiyacı doğuyor. Ruhumu canladırıyor, buna canlandırmak denirse tabii. Melankoliyle beslenen bir ruhu canlandırmak mı? Müphem.
Didem Madak'ın bu kitabıyla başlamış bulundum. Diğerlerini de okumak istiyorum. İlkinin yeri ayrı olacakmış gibi duruyor ama denemek lazım.
Kendi hayatımız çok defa herhangi bir romandan daha yabancı bize. Farkına varmadan yaşıyoruz, tırmalanınca gözlerimiz açılıyor. Sonra tekrar ağaç gibi, köstebek gibi, tarihsiz yaşıyoruz. Şuur lambalarını söndürüyor.