biliyor musun ben gitseydim asla dönmezdim ama gidemedim. aslında gidecek bir yer bulamadım. hep kaldım bu adada. ''emekli mimarımdır, arkeolog kenan bey'in karısıyımdır.'' deyip kaldım.
iyileştirici uykular mıdır, hayatı sonsuza dek felce uğratması muhtemel olan yaralayıcı anılar ve olayların acımasızlıklarını siyah bir kanadın alıp götürdüğü, en aşağılık ve en çirkin olanları bile ihtişamla; parıltıyla güzelleştirdiği uyku halleri midir? ölümün elinin, bizi parçalara ayırmasın diye zaman zaman hayatın kargaşasının üzerinde mi olması gerekir? yaşamımıza devam edebilmek için ölümü her gün ufak dozlarla almak üzere mi yaratılmışız? ve bunlar nasıl tuhaf güçlerdir ki bizim rızamız olmadan en mahrem yerlerimize giriyor ve sahip olduğumuz en değerli şeyleri değiştiriyorlar?